Yıl 1282. Üstadım Seyyahı Fakir Evliya Çelebi Hazretleri ile bendeniz Yusuf Tuna’nın Muğla’ya yolu düştü. Muğla ve havalisinde o devirde Menteşe Bey tarafından kurulan Menteşeoğulları Beyliği hüküm sürmekteydi. Menteşe Beyi ile ona bağlı Türkmen Akıncıları Meğri’ye sefer düzenlemişler Bizans’ın artık Rumları ile savaş yapıyorlardı.
Biz de akıncılarla beraber at sürüp Meğri ovasında düşman ile cenge tutuştuk. Öyle çetin bir cihat oldu ki, sankim yer gök ’’Allah, Allah’’ nidalarıyla inliyor, Rum bozguncuları alt edip geçen Türk yiğitleri Kargasekmez’i aşıp Yanıklara geldiklerinde Kargı ovasında başlayan savaş yavaş yavaş Meğri ovasına doğru yayılıyordu. Alp Erenler kılıç sallayıp düşman haklarken Menteşe Beyin sol koluna inen bir düşman kılıcı kolunu yaralayan Rum şovalyesinin kellesini bir kılıç darbesiyle uçurdu. Kolunu bir bezle sıkıca bağlayıp zeytinyağı ile dağlayan Menteşe Bey, ‘’Haydi arslanlarım, davranın. Düşmana aman vermeyelim. Bir kol vatana feda olmuş çok mudur? ’’ diyerek askerlerinin başında savaşa devam ediyordu.
Adım adım ilerleyen Türklüğün cengaver bozkurtları Telmessos artığı Meğri’nin Rum çaşıtları ile onlara yardıma gelen Rodos şovalyelerini çil yavrusu gibi dağıtmışlar Günlükbaşı’na gelmişlerdi. Burada savaş iyice şiddetlenmiş, bire bir eş tutan yiğitler ile küffar arasında dalkılıçların şakırtıları, at kişnemeleri elli arşın ileriden duyulurken,ardından düşmanı saran Türkmen yiğitleri düşmanları yok etti ve oradan kaçabilen düşmanların peşinden Meğrideki kalelerine doğru at sürdüler.Burada savaş çok çetin geçti.Kaleden çıkan Rüm şovelyeleri Türklere saldırıyor ve amansız bir mücadele veriliyordu.Sonunda kale düşmüş ve Menteşe Beyin eline geçmişti.Hemen kale burcuna Türk bayrağı çekildi.Bu sırada yaralı Türkleri kontrol eden Menteşe Beyin ardından yaralanmış olan bir Rum şovelyesi  arkasından sinsice yaklaşıp bir  kılıç darbesi ile Menteşe Beyin kafasına vurdu ve Menteşe Bey kalenin önüne düşüverdi. Sonra yerden kalkarak bir Allah nidası çeken Menteşe Bey kopan başına aldırmadan kafasını kesen düşman askerini yalın kılıç kovalıyor, ‘’Allah’ım öcümü almadan canımı alma’’ diye dua ediyordu. Kendine saldıran düşman askerinin ardından koşturarak Fethiye kale kapısı önüne geldi. Burada düşmanı tepeleyip haklayan Menteşe Bey de şehid oldu. Fethiye kale kapısına bir türbe yapılıp Menteşe Bey dualarla defnedildi.
Bu olaydan sonra Meğri ovası tamamen fethedilerek Türklerin eline geçmiş, Meğri olan bu beldenin adı Beşkaza yapılarak, Türkmen obalarından biri olmuştur.Daha sonra ilk şehit pilotlarımızdan Fethi Beyin uçağı Beşkaza sınırları içinde düştüğü için onun anısına Beşkaza adı Fethiye olarak değiştirilmiştir.
Biz de üstadım Seyyahı Fakir Evliya Çelebi ile beraber bu savaş esnasında olan ilginç olayları kaydedip, tarihe havale ediyoruz. Bu güzel beldenin selameti için yapılan cümle işleri destekliyor, bu mübarek vatan toprağının alınması sırasında şehit düşen Alp Eren gazi dervişlerin cemi cümlesine dua ederek saygıyla selamlıyoruz.
Allah mekanlarını cennet eylesin, hepsinden Allah razı olsun, amin.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta