Kim bilir, aynı ritim mi yankılanmaktaydı tenimizde?
Her vuruşunda yüreğimiz qam mı akıtmaktadır?
Benliğimiz ruhumuzdan gıdalanmakta mıdır?
Seni bilmem! Benim için zaman geçmek bilmiyor.
Her gün sabah olur, her gün güneş doğar
Ama bir başkadır seninle karşıladığımız sabahlar
Bir başkadır başbaşa doğan güneşi
birlikte seyrettiğimiz anlar.
Ağlamadan ağlamayı bilir misin?
Hatta güldüğün anlarda içine ağlamayı?
Bilirsin, mutlaka bilirsin,
Çünkü aynı hamura yoğrulmuş mayamız.
Aynı tinde gezmededir tenimiz
Bir gözle bakmayı öğrendik insana
ve dünyaya; bakan tek göz gibiyiz,
Aynı anda iki yerde görünen ruha dönmüşüz
Biz, fedakarlık uğruna ne aşkları tenimize gömmüşüz.
Hicran denen şarabın tesiriyle özümüze küskün.
Bir bıçak ki aşk, iki yanı da keskin.
Ne bir ney inlemesi, ne meyin sarhoşluğu
Bir afeti devran vurgunu, yüreğin sarhoşluğu
Öylesi bir nale ki inlemeye takatim yok
Mecalim kalmadı artık, ölmeye de tabım yok
Ömrümün en asude geçen günlerisin sen
Aşkın en cesur yanı, aşkın hünerisin sen
Kapandığı zamanda gözlerimin önünde
Mihrap diye bakındığım hayatın her yönünde
Güne açılan gözlerimden bir sen doğmada
Senin varlığın, bendeki umutsuzlukları boğmada
............
Heyhat, bu giden benim huzurumun tabutudur
Bir daha geriye dönmeyecek vücududur
Acep kim taşımaktadır, o ağır günahları
Duymakta mısın göklere yükselmekte olan ahları
Suskun bakışlarım sessizliğe işaret değil
Bir isyan volkanının patlamasıdır bil
Bu güne kadar her aldığım nefes şahittir
Böyle bir sevdanın sonu sindir, lahittir.
Hangi şarkı seni söylemez ki bilemem
Belki bir gün uzaktan sevmelerimle de gelemem
Hayat, sırf sana mı hain sandın
Az da olsa, bu nefesten ne de çabuk usandın?
Kayıt Tarihi : 8.12.2015 21:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)