Ey ser-i kel, kibriyle arşa direk sanırsın,
Câm-ı dünyâyı avuçla içmiş mi sanırsın?
Yuvarlak başın olmuş misâl-i küre-i hâk,
Meğer zannın bu imiş: cihan sana mekân sanırsın.
Lisânın yalan, ef’âlin mekr ü hîle-i pâk,
Rûyun safâ değil, karası hiddet-i nifâk.
Kibir tahtında oturmuş, sanırsın şeh-i devrân,
Hâlbuki nâmın düşmüş halk arasında — maskaralıkla an!
Patavatsız beyânınla aklı târumâr ettin,
Ukâlâ edân ile edebi inkâr ettin.
Hilelerin ile ihvânı düşman eyledin,
Ahde vefâdan bihaber, nâmert bir âdem oldun sen.
Akrabâlık bağını dahi heder eyledin,
Nesebin pâk olsa da huyun kir eyledin.
Ey riyâ pazarının sultân-ı sefîhi,
Kelin parlayınca sanırsın doğdu subh-u fecrin.
Lâkin bil: parlayan ser değil, yüz karasıdır,
Senin misâlin ibret-nümâ, her nazar bir yarasıdır.
Zâhirin insandır amma bâtının hayvândır,
Hakk’a sığınırız, böyle akrabâ belâdır.
Kayıt Tarihi : 21.10.2025 06:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!