Yazar Yazısı
Mudanyanın evleri
Birbirine yaslanmış, yıkılmaya yüz tutmuş; bir zamanlar kimbilir kimlerin oturduğu Mudanyanın eski evleri bana hep eski insanları anımsatır. Son nefeslerine kadar ayakta durmayı başaran, kimseye yük olmadan yaşamlarını sürdüren yaşlı insanların birbirine dayanması gibi yaslanmışlardır birbirlerine bu evler...
Sahil yoluna bir girin hele... Denize sıfır yalılardan söz etmiyorum. Ara sokaklardaki unutulmaya mahkûm edilmiş eski rum evleridir anlatmak istediğim. Çoğunluğu cumbalı, iki katlı bu köhne evler, sanki kurtarılmayı bekleyen hastalar gibidirler. Bazıları şanslıdır bu konuda. Koruma altına alınmışlardır. Bazıları ise hummalı bir bekleyiş içindedirler.
Her ne durumda olurlarsa olsunlar, her zamanki sabah yürüyüşlerimde, hep ilgimi çekmiştir bu evler... Çocukluğumun cumbalı, tahta kapılı, koca kilitli evlerini anımsattıkları için midir duyduğum yakınlık, bilemiyorum. Bildiğim tek şey, bu ahşap yapıların Mudanyanın candamarı olmaları. Gizemlidirler...
Kırık dökük pencerelerin ardından bir çift göz size bakıyormuş izlenimi uyanır üzerinizde. Sanki bir soluk alıp verme sesi duyarsınız. Kimbilir kimler oturmuştur yıllar önce buralarda? Kimbilir kaç bebeğin doğumuna tanık olmuştur bu eski evler ya da kimlerin ölümüne… Evler, gülümser size... Siz de evlere... Ahşap yapıların sıcaklığı vardır bir kez. Hiçbir evin merdivenleri böylesine sabun kokmaz. Taşlıklar her gün yıkanmıştır, çalı süpürgesiyle de süpürülmüştür çünkü... Apartman dairelerindeki soğukluk, sıkışıklık yoktur bu evlerde. İçinizden sıcacık bir şey akıp gider evlerin kapılarına... Bu kapıların önünde geç saatlere kadar sohbet edilmiştir. Yanıbaşındaki hasta komşuya bir tas sıcak çorba içirilmiştir. Ahşap evlerin ahşap kokulu insanları paylaşmayı her zaman bilmişlerdir. Sevgilere de üzüntülere de ortak olmuşlardır.
Sahil yolunu takip ederken, adımlarınız sizi Mütareke Binasına götürür. Tarihin kokusunu duyarsınız işte o an. Kurtuluş Savaşı yılları tozlu raflardan iner, önünüzdeki masaya yatırılır. Denizle kucaklaşmıştır bu tarihi yapı. Bütün çıplaklığıyla; Ben burdayım! der.
Yürüyüşe devam edin. Çapkın bir rüzgâr hafiften bir esinti ile yanağınıza bir öpücük konduruverir. Tuz kokar denizi Mudanyanın; yosun kokar. Martılar çığlık çığlığa üzerinizden geçerken yaşamanın güzelliği için, doyumsuz zevki için bir kez daha şükredersiniz Tanrıya...
Ve yine takılır gözünüz o ahşap binalara. Pencerelerden biri(yıkık döküklüğüne aldırış etmeksizin) göz kırpar size. Siz de karşılık verirsiniz. Belli belirsiz bir gülücük oluşur dudaklarınızda ve hâlâ, inatla buraları terk edemediyseniz anlarsınız ki siz, tarihin kokusunu seviyorsunuz, çünkü siz, yaşanmışlıklara deli gibi âşıksınız...
yazan:E. Serap KONUK
(21.08.2011 Pazar -Bursa Kent Gazetesi....)
Serap TepedelenKayıt Tarihi : 15.9.2011 09:19:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Serap Tepedelen](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/09/15/mudanya-nin-evleri.jpg)
begeniyle okudum
deniz,sıcacık insanlar...
şanslısnız sayın KONUK
TÜM YORUMLAR (5)