Gönüllere taht kurmuş, nam salmış her bir yana,
Efsaneler efsanesi gidiyor Keşan'a.
Ardında ağlamaklı bakan çaresiz gözler,
Tükendi kelimeler, yetersiz kaldı sözler.
Akşamın soğuk esen rüzgarında,
Vermişim sırtımı bir tahta banka,
Bir aşkını, bir de şarabı yudumluyorum.
Karanlık her yer, herkeste kara bir maske,
Kimi evine, kimi işine gidiyor,
Kırgınım bugünlerde yaşamaya,
Göğsümün tam ortasında bir ağırlık
Kalbimde acı bir sızı, fersiz.
Kendimi yine kaybediyorum sanırım,
Issız sokaklarda yerimi hazırla.
Benim gözlerim senle bağlı olduktan sonra,
Her sokağa lamba koymuşlar, ne fark eder.
Aklımda senin adın dolaşırken,
Adımı sormuşlar, ne fark eder.
Burnumda yalnız senin kokun tüterken,
Gözlerim sözlerini özlesede bugün,
Kalbim istemedikten sonra, gelsen ne yazar.
Yaşananlar geçmişte kaldı; hepsi birer dün,
Kapattım aşk kepenklerimi, artık bana her gün pazar.
Bir ateştin beni hunharca yakan, söndün
Yoksunum, bir lokma ekmek gibi senden,
Gelsen ben burdayım desen yeniden,
O çıkıp gittiğin yerlerden geri dönsen.
Yoksunum, annesini kaybetmişler gibi senden,
Adın düşmüyor ki bir an bile dilimden,
Satırlar, bu satırlar,
Ne kadar yetersiz seni anlatmaya.
Her şeyi anlatan yalnızca sensin,
Senin o masum buğulu bakışların.
Sana giden bir yol bulsam bu çıkmaz sokaktan,
Çok şey istemiyorum tek seni diliyorum,
Sen değmemiş ellerimi açtığımda haktan.
Aslında benim olamazsın sen, biliyorum.
Bu dünyada ne güzellikler var, ulaşılmaz,
Bir film şeridi gibi geçiyor önümden,
Otobüsün camından gözlediğim duraklar.
Her durakta fırıldak gibi dönüyor
Seni arıyor bilinmedik yüzler içerisinde.
Bu sefer olacak derken bir korku,
Bırakın beni gideceğim bu diyardan,
Her yer bir engel, her yer karanlık bir duvar,
Pişman etse de beni bu aldığım karar
Dönemem davamdan, ayrı kalsam da yardan.
Büyüyor içimdeki şu dertler sustukça,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!