Artık pişmanlığın da öfkenin de yok tesiri,
Ektiğini tabii ki biçecekti her insan kendisi.
Kendimden uzaklaşıyorum her lahzada,
İnsan sıkıştığında anlatır maval, der safsata.
Birbirimizi anlamadan ayrı yollara düştük,
Ayrıca her seferinde olduğu gibi yine küskündük.
Kim verir şimdi bu hastalığın onulmaz reçetesini,
Kollarımda kazılı bu sensiz geçen günlerin çetelesi.
Mutluluk bir hayal benim yaşadığım dünyada,
Sevgi hülya, bir daha görüşmek ise arınmış bir rüya.
Müsterih ol dedikçe kendime fırtınalar arasında,
Bu dalgalara yürek bile dayanmaz hatta kadırgalar altımda.
Değil bu şiirin amacı çağrısı yeni bir barışın,
Ki o barışı ellerimle boğdum hep kendime danışıp.
Cezasını kendi veren tek hâkim benim kâinatta,
Bu saatten sonra düşman benim, hain hatta.
Söylemesi ne kadar kolay ve sıradan, ‘hoşça kal’ı,
Benim benliğim benliğimde kayıp bu yüzden hoşça kalın.
Ben bataklıklara gidiyorum, ormanlara, vadilere ve taşkınlara,
Şimdi tüm uyanık olup azap çeken ruhlar dönüp bakın bana!
Girdiğim yoldan dönemem de sapamam da,
Bulunduğum durumdan çıkamam da kalamam da.
Benim varlığım yarım varlık ve hüsnükuruntu,
Hatırlamak istemem hiçbir şeyi çünkü çoktan unuttum.
Biliyor musun bana hatırlatıyor ‘ayı’ hâlâ seni,
Geçmişimin köklerini kurutacağım güçlü bir nadas edip.
Aynı zamanda bulacağım yönümü bu sisli, dumanlı yolda,
Bir as ve papaz çekmeden galip ayrılacağım bu kumardan.
Tabiri caiz midir bilmem atlasa ateşime bir semender,
Kül olana kadar yanar, seslenir bana ömrün boyunca kederlen.
Umarsızca yaktığım bu ateşi kim söndürür bu akşam?
Hortumla su mu tutsam yoksa bir kibrit daha mı atsam?
Kayıt Tarihi : 23.7.2024 23:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gereksizlik
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!