İki çılgın yarımay, gökte
Dişlerin kapanından kurtulmuş
İki küflü zeytin tanesi, ayın imgesi
Dilin şaşırtıcı, ritmik betimlemesi
Kamaşık bedenimle büzüldüm gökkuşağının altına,
hesabımı kitabımı yapıp.
Sözün bittiği yerdeyim şimdi, içimdeki mendirek yıkıldı; suratımda patlıyor bir bir şeftali çiçekleri.
Usumu süpürge ettim madalyonun ters yüzüne;
içimde bir çöl sıkıntısı, bir ipek hışırtısı.
Görkemli şölenlere konuk oldum nice,
Sıkı dokunmuş bir yaşam bu çınar yapraklarının ayasına, yıldızsız bir geceye resmedilmiş ve söze.
Tuhaf, çok tuhaf bir tarih iğretilemesi
yeryüzünden gördüğüm yakınlık, bir dize.
Hititli bir subay ne arıyor bende gözlerini iri iri açarak? Doğu’nun yiğit sesi değilim ki ben! Gize.
Haydi bir türkü çıkaralım buradan, ağzı var dili yok:
Cünuptur Narkissos kendisiyle sevişmekten
Deli bu Karadeniz deli
İpini koparmış bir serseri
Hele geceleri hele geceleri
İşte bu, ağustosun ortası
Bu da Karadeniz, gücün tanrısı
Benim sürekli çıplak ruhum üşüyor sürekli
Bedenim dikenleri kanatıyor kanatlanıyor bedenim
Taşın özünde oturuyorum gözünüzden anlıyorum
Bağ diye aklımı bozuyorum, şırasından aşk oluyor
Ve adımı sürüyorum ortaya aşk diye aşk diye
Suçiçeği, aşk, aşkın yorumu çocuk
Çocuk yalancı şafak ve büyü
Gaipten aldığım bildiri, geleceğe ses
Acıdan yorulduğumda konak yeri
Çocuk, gökkuşağının altından geçtim
Çocuk çocuk kendim için seni seçtim
Sen kimdin, girdin bir macera gibi kanıma
Her girişimde sana yeni bir coğrafya gibiydin
Göklerinde bulutlar çarpışır ulurdu yıldırımlar
Kınından sıyrılan bıçaklar gibi puslu havalarda
Eritti kimsesizliğimi suç kokan ıtırlı vadin
Civar,28 Ocak 2002
Her şeyin böyle olacağını biliyorduk.
Böyle olmasını istemiyorduk ama.
Zaten her şey durduk yerde böyle olmadı.
Buna neden bizdik;
biz,
Kendimi kem gözlere bırakıp diyeceğim,
Eski bir duvar ustası edasıyla
İnce ince yontup sözcük sözcük, diyeceğim
Kara, kara değildir; gridir, göz alıcı mat.
Herkes uyuyordu, işliyordu yeraltı derin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!