Sustu adam!
Yüreği toprağa düşmüş,
Cılız cemre gibi.
Elleri küreği tuttu,
İçi kudururcasına.
Dahasını düşünemedi
Yağmurlar yağardı baharlarımızda
Umutlarımızı üşütürdük
İki mavi bilye sıcaklığına
Mevsim harmana meyillendiğinde,
Çamurdan sevinçler yapardık
Toz toprak içinde.
Sen gideli beş zemheri...
Takvimler kaç kez eskitti kendini,kendimi kaç kez kaybettim,kaç kez adını adımın başına yazdım.Sen gideli hiç bahara dönmedi mevsim.Bugün duruyorsam burada böylece, 'bir kez daha ' diyorsam,herşey için bir kez daha...! Diyemem ki bir kez daha 'gel' diye! Korkarım bırakmandan uluorta.Gitmeseydin bizden konuşacaktım.Seni anlatacaktım sana,akşamüstlerinin hazin vedalarını,yanında bir dakikanın değerini,yokluğunda zamana nasıl küstüğümü...Hüzünlerini anlatırdım,bana, 'beni bırakma' derken gözyaşlarının yalvarışını...Oysa ben kaç kez ağladım,hiç görmedin,hiç tutmadın en tutulası anımda ellerimden.Tutuldu dillerim,kelimelere küstüm ama sana...
Sen gideli beş kış...
Gitmeseydin gidişinden konuşacaktım.Sen bana 'sus! ' diyecektin,ben susacaktım üç nokta koyup suskunluğuma.Şimdi kim susuturur beni,susmayı bu kadar çok isterken? Duysan hâlâ bende kaldığını,bir görsen kendini bende,korkarım günahıma girmenden! Ben sana beş yıllık yabancıyken,nasıl uzanır sözlerim ismine,adına nasıl şiirler yazarım,nasıl dokunurum hayaline? Utanırım...! Gitmeseydin utanmayı anlatacaktım,gözlerine gülemeyişimin sebebini,sana neden sımsıkı sarılmadığımı,ayrılırken neden arkama bakmadığımı...? Ama gittin! Oysa anlatacak o kadar çok şey vardı!
Sen gideli beş hazan...
Gelseydin,bütün korkularıma cesaretini yükleyip,yokluğuna cemreler düşürerek bıraksaydın avuçlarıma baharları,sana,sensizliğin yakan soğuğunu anlatırdım.'Gitme! 'lerimin günahsızlığını...Her 'kalan'ın ben,her 'giden'in sen olduğunu,sana hiç kızmadığımı anlatırdım.
Hasretim ağırdır kelimelere
Ağrıtır yokluğun kalbimi
Efendim düşerim derde
Derunumda her dem
Bir sızı yoklar incecik,
Güller yalancı kokar
Gün zifiri bela,
Taa derinden gelir hıçkırıklar
Uçurumsırtı düşler böler aydınlığımı
Ahh! Bir uyandıran olsa
Düşmeden boşluğun cazibesine.
Alnıma bağdaş kurmuş bir hin,
Akşamın bağrında bir çocuk,
Bir boncuktun sol yanıma taktığım.
Uğruna,
Uğur böceklerimi yaktığım...
(Mekanların hapsedemediği Seçgin Efe'ye selamla...)
Hadi kalkalım Tufan!
Aynalara çarpmasın yüzüm.
Hayat mahmurluğunda
Yaz!
Öyle bir yazki şair,
Şiirin babası kıskansın harfini!
Dünya şiiri öğrensin heceleyerek.
Sana deli diyenler şimdi
Çıldırsın imgelerin cenderesinde!
Bendim o gören!
İncecik bir baharda,serin ikindiye doğru
Ortalarında cadde
Karşılarında on beş asırlık kilise artığı
Bir de kağıt mendil satan adam...
Gün çamurluydu,
Yalınayaktı çocuk ve üşüyordu.
Saçları sonbahar kırıntısı sarı
Ve elleri olabildiğine çelimsiz...
Üşümeyi çamurda öğrenmişti çocuk.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!