Muammer Bilim Şiirleri - Şair Muammer Bilim

Muammer Bilim

Elenmiş toprak ol, bir 'püf'te savrul!
Bir kaç damla yağmur düşsün üstüne.
Ey taş kalbim eri, tüken, yan kavrul!
Basan gül çiğnesin, başın üstüne.

Devamını Oku
Muammer Bilim

Sen, bilinmez meşhurun, sır küpü aziz varlık!
Kendi övülmüş iken, seni övmüş Peygamber.
En sevgili Nebi'nin, o eşsiz fedakârlık,
Sıfatı canın olmuş, kokunsa miski amber.

Senin gönül iklimin, Tur'u Sina şefkatte,

Devamını Oku
Muammer Bilim

Üstü çamur, fırınlanmış sır küpü!
En meşhurun, bilinmezin sır küpü!
Sır vermeden, sen parçala kır küpü!
Cevher al, ver! Sırrı verme sır küpü!

Devamını Oku
Muammer Bilim

Yağ satarız, bal satarız, bağban verir biz satarız,
Tellalız gül pazarında, gülü verirse satarız.

Bağı bostan bağbanındır, gül gözleriz gül bağında,
Dikenine karşı öten, bülbülüz gül budağında.

Devamını Oku
Muammer Bilim

Ağlıyordu... Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Arada bir; bittiğinden habersiz yanan sigarasından, parmaklarını yakışından habersiz derince bir ' Ah! ' edip nefes çekerken, ' Allah`ım! Aşıklarını yaktığın hicran ateşiyle yakmandan sana sığınırım. ' diye yalvaran cehennemi bile korkutan ateşin gönlündeki ızdırabından kurtulmak istercesine başını kaldırıp, baharın gelişini müjdeleyen ovalara bakıyordu.

Bakıyordu da... Öylesine manâsız ve boş bakıyordu. Zira; önündeki simidi yumuşatıp yemesi için, her on dakikada bir çay getirip götüren garsonu bile farketmiyordu...

Kendi kendine konuşurken, neler mırıldandığını duyabilmek için, rahatsız edermiyim endişesi ve korkusuyla yavaş yavaş yanına sokuluyordum usulca ben de...

Devamını Oku
Muammer Bilim

Sayıları parmakların adedini geçmeyecek kadar az bir kaç ehli aşk ile geceleri nerede içip demlendiği belli olmayan, seher vakitlerine kadar sokaklarda pervasızca 'Hu! Hu! ' diye bağıran kasabanın hırpani delisinin dışında, herkes onu kasap olarak bilir, usta diye çağırırdı.
Asalet, letafet, zerafet, şefkat ve merhamet gibi kemal sıfatlar da öyle ileri gitmişti ki; Aşk Peygamberi Hz. Mustafa`ya (S.A.V.) , şüphe götürmez varis oluvermişti sanki...
Bir seferinde ağlayarak dükkândan çıkan deliye;

- Ne oldu, niye ağlıyorsun? Aziz baba sana et vermedi mi yoksa? diye sorduklarında;
- Be Allah`ın körleri! .. Meyhanede etin ne işi var? Sonra ben sizler gibi ölü eti yiyenlerden değilim ki... Şarap içirip aklımın geri kalanını da aldı benden, ona ağlıyorum. Sevdiğim dilberi gösterip, beni derde saldı ona ağlıyorum, dediği kasabanın diline bir günde sakız olmuştu da, o günden beri 'Aziz Baba' diye ünlenirdi yıllardır...

Devamını Oku
Muammer Bilim

Hem derdim hem dermanımsın, hergün ahım gün ahımsın,
Sevabı neyleyim sensiz, işlediğim günahımsın.

Gözlerin harami olup, bin ok atarken yarama,
Sonra gelip merhem süren, can hekimi lokmanımsın.

Devamını Oku