Mualla 1(3) 1
Mualla, Mualla, Mualla…
Yanışım, yanılışım, aldanışım.
Yok, yere, yok hükmünde sözlerine kanışım,
Hayatımın yanlışı,
Yerin yedi kat zen bine batasıca Mualla…
Sen ne laf anlamaz,
Söz dinlemez bir kadınmış be!
Sana hiç bir şey anlatamadım ben,
Ne yüreğimin derinini açışımı,
Ne sevgiyle bakışımı,
Ne nehirler gibi akışımı,
Ne çiçek çiçek kokuşumu,
Ne de adam gibi,
Çınar gibi,
Dağ gibi, taş gibi
Yıkılmaz bir kale gibi duruşumu…
Anlamadın,
Anlamazsın,
Anlamayacaksın!
Ve anlamaya beynin,
Ömrün,
Yüreğin yetmez…
Bitti Mualla, bitti;
Aramızda her şey bitti.
Sen kendi kıymetinin,
Kendi güzelliğinin farkında olmadığın için,
Bana mezhebi geniş muamelesi yaptığın için,
Yapma dediklerimi,
İnadına yapıp, nasılsa affeder dediğin için,
Sabrımın son sınırını aşıp,
Beni söylemde sevip,
Eylemde olmadığını ispatladığın için,
Çünkü bir kez daha anladığım üzere;
Heva ve heveslerini her şeyden çok sevip,
Tapındığın için bitti!
Beni bu delikten bir daha sokamayacaksın,
Ve ben ardından ağlamayacağım;
Ağlayamayacağım kadar nefretimdesin.
Sonunda çıkarttın ya beni zıvanadan,
Kendinle ne kadar övünsen azdır.
Allah’ın var mı kız Mualla,
Allah’ın var mı?
Eminim var diyeceksin.
Ki bana sorarsan yok!
Varsa da, senle biz aynı ilaha inanmıyoruz.
Çünkü benim ilahım,
İnsana ve insanlığa inan diyor.
Ama sen ne insana,
Ne de insanlığa inanmıyorsun.
Varsa da yoksa da egoların,
Varsa da yoksa da at gözlüklerin.
Bıktım ulan, bıktım, usandım!
Benimki de can, beni de ana doğurdu.
Ağaç kovuğundan çıkmadım,
Sincap değilim.
İnsanım lan, insan!
Hem de eşref-i mahlûkat olanından.
Yordun beni, örseledin,
Az daha dayansam harcayacaksın.
Harcatmam sana kendimi,
Yakarım yüreğimi en onulmaz ateşlerde,
Tepindirtmem üzerinde;
Bastırtmam uzun tırnaklı ayaklarını bağrıma,
Taş basarım ulan, taş!
Ellerini değdirttiğin,
Gözlerini gezindirttiğin her bir yere!
Anmam adını.
Ki artık sende anma adımı,
Çıkar lügatından ismimi.
Cismimi unut,
Yak resimlerimi.
Ben yaktım, ben de olan her neyin varsa.
Kıyından geçer, semtine uğrarsam,
Kör kurşunlara geleyim!
Çünkü bir insan,
Çünkü bir sevgi,
Çünkü bir hayat bu kadar basitsenmez.
Bu kadar aymazlık,
Bu kadar sözünde durmamazlık,
Küçük bir bebek gibi haylazlık edilmez;
Sen aşkın doğasında var desen de…
Evcilik değil bu Mualla,
Ortada bir hayat,
O hayatın içinde ben varım.
Ve ben hayatımı sana yedirtmem.
Kurda, kuşa, sırtlanlara yem ederim;
Sana yedirtmem,
Gider uçurumların başından atar,
Gider darağaçlarına asar,
Gider anamın yanına gönüllü yatar,
Ama sana yedirtmem…
Bahis çok uzun Mualla,
Ama ben uzatmayacak,
Kısa kesecek, özetleyeceğim özünü.
Dilimden son dökülenlerdir bunlar,
Aç kulaklarını iyi dinle sözümü.
İstikametim değilsin,
Bundan böyle çevirdim ben yönümü,
Çünkü Mualla ve çünkü Mualla:
Sen giyinmeyi, gösterişi seversin,
Ama güzellik senin gösterdiklerinde değil,
Gösteremediğin insanlıkta.
Seninde sonun kendini,
Kendilerinden farklı zannettiklerinle aynı.
Seni de iki metre çaputa saracaklar Mualla
Onlarında, seninde mezarında,
Yılanlar çıyanlar dolaşacak.
Sende onlar gibi toprak olacak,
Seni de dört inanmış,
Belki de hiç inanmamış,
—Ki senin bana yaptığın gibi-
Sırf bu işi ekmek parası için yapan,
Dört adam omuzlayıp götürecek.
Etrafında döndüğünü sandığın dünya,
Başına yıkılacak ve o dünyayı,
Tahta bir tabutun içinden seyredeceksin son kez.
Tıpkı sana ithaf olan bu dizeleri son kez okuduğun gibi.
Son sözüm:
Ve hani demiştim ya,
“Cehennemin dibine git.”
Şimdi mümkünse ve varsa;
Ordan da öteye git.
Sayende günahkâr oldum Mualla…
Kayıt Tarihi : 25.11.2011 23:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)