Gördüm o biçiciyi, işinin başındaydı tarlada
Kesip biçerek ilerliyordu kocaman adımlarla
Batan günün kızıllığı geçiyordu iskeletin içinden
Karanlıkta her nesne titrer ve gerilerken
Tırpandaki yalazı izliyordu insanoğlu
Ve utku kemerleri altında görkem dolu,
Utku esriği utkunlar devriliyordu peşpeşe
Merhametsiz karanlık içindeyim
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Devamını Oku
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Bildiğim bir şarki var onu söylüyorum
Şair, odur ki yüz yıllar öncesini ve sonrasını bizlere altın cümleleriyle bizlere müjdeler.Sonra gülümseyerek göçüp gider.Tam puan + ant.Saygılarımla.
Şiir özellikle de sonsuz bir saygı ister. Kendisine yaklaşılmasını, kendisinin dinlenilmesini ister yalnızca, şiir okuyan önyargılarından vazgeçer, onun üzerinde egemenlik kurmak ya da onu sahiplenmek istemez; aksine kendini ona teslim eder ve onun sesini duymak için sessizleşir. Şiir öznenin gerçek bir alıcı olmasını arzular ve onunla aynı dili konuşmasını ister. Aklın gücünü istemez. Tüketilmek istenen bir nesne olmayı, günlük hayatın şeyleri arasında basit bir şey olmayı reddeder.
Şiir var olmak ister. Ve yalnızca bütün ruhu, yüreği, duyarlığı ve zekasıyla onu dinlemeyi kabul eden kişi için var olur. Açığa çıkan bu dikkatli kulak kesilişin, duygu olduğunu hatırlatır bize. Şiir kendi yaşanmışlığımıza başvurmamızı ister. Ancak kendi var oluşumuzun derinliğine indiğimiz taktirde şiiri anlayabiliriz. Bu anlama eyleminin kendisi de yaşanmış hale gelir, çünkü kişi yapıtın varlığını kendinde yaşar.
Dil, şairin yapıtını işlemek üzere kullandığı malzemedir.. Tükenmeyen alabildiğince zengin bir malzemedir, hiç durmadan yenilenen bir gösterge oyunudur. Bu malzemenin çıkış noktası bedendir ve malzeme bu bedenden geçerek düşüncesini açığa vurur. Dilin atomu ise sestir. Ses şiirin ortaya çıktığı dil denilen bu malzemeyi daha iyi anlamamızı sağlar. Şiirin anlamını yakalamaya çalışmak için önce sözcüğü olduğu şekliyle ele alır daha sonra da şiirsel imgeye, dil bilgisine, şiirsel dil kullanımlarına, ahenge, biçim ve içerik arasındaki ilişkiye yaklaşırız.
Bizlere böylesine güzel şiirler okutan
rahmetli büyük usta nurlar içinde yat.
Goog'lede kısa bir araştırma yaptım.Şiirin çevirisini Tozan Alkan yapmış.kendisinin de şiirleri var.İki tanesini okudum güzeldi.
Şiirin çevirisi çok güzel.Edebiyatla alakası olmayan böyle orjinal kelimelerle bu şekilde çeviremez diye düşünüyorum.
Çevirmeni tebrik ederim.
şiirin kendisiyle mi konuşsam...şiiri yazanla , oradan uzanarak, şairin içinde doğduğu sosyal zeminle ve oradan da uzanarak mitolojinin günlük sosyolojiyi besleyişiyle mi konuşsam..yoksa hiç konuşmasam mı?
Sonuncusu aslında en çok arzu ettiğim ama en az başarabildiğim bir şey..
Şiir , sanırım, mitolojik bir sahneleme yapıyor..tiyatral şiir ve tiyatral müzikal , avrupa sanatında , bir gelişim süreci..
bir öykünün ruhundan yükselen sesleri yansıtmak için yüzlerce enstrümanın kullanıldığı senfoniler, yüzlerce dansçının imgesel ve simgesel görünüm ve kıvranışlarıyla sahnede öyküyü canlandırdığı operalar, operalar içinde solo ve koro okunan besteli şiirler...bu sanat yapısının şark dünyasında bırakın inşa ve icrasını , izlemesinin bile inanılmaz zulüm kabul edildiği bir gerçek...
bu kıyas, batıyı yüceltme , doğuyu yerme anlamında değildir..bir tesbitten ibarettir..
bir geçmiş hikayeyi, efsane adını alan bir hikayeye dair atmosferi bizde bir kişi anlatır ve olay biter..en gelişmiş haliyle bir başartü bir baston bir takma bıyık ve sakal gibi aksesuarla bir meddah tarafından oluşturulan atmosfer ile yetinilir şarkta bu sahneleme işi..oysa yaşadığımız topraklara türkler gelmeden önce bissürü amfiteatr yapılmış...yani farklılığın temelleri çok eskilere dayanıyor..
aslında , muasırlaşma çabasının bir uzantısı olarak batılılaşma çabası , tabandan tepeye giden değil de, tepeden tabana empoze edilen bir anlayışla , bu farklılığı gidermeye çalıştı..işte ankarada açılan opera ve devlet senfoni gibi kurumsallıklara , yerli efsaneleri , batılı formla gösterimi için çaba sarfedildi..resmi yapılarla teşvik ve tatbik edilen yunus emre oratoryası bile bizzat yunus ruhun yabancılaştırılması olarak algılandı geniş kitlelerce
Bu resmi yapılanma çok tutmasa da , özel sektör tiyatrosu senfoni çapında olmasa da , komedi kökenli müzikallerle bir nebze pazar payı bulabildi.. lüküs hayat,keşanlı ali destanı vs.
ancak tragedia denilen tiyatro ve operalar ancak ve ancak resmi bir mecburiyetle ve protokol icabı izlendi..resmi beklentiler içinde faruk nafiz, tanzimat akımı içinde abdülhak hamit ve benzerleri bu konuda ürünler varmeye çalıştı..ama ses getirmedi..
dolayısıyla , hepimizi temsil eden antoloji okurunca , şekspir , hügo v.s aslında tirad maksatlı tiyatral şiire ısınması oldukça zor..aksi biraz zorlama olur..bunu söylerken istisna ruhları ve beğenileri kastetmiyorum elbette..ezici çoğunluktan söz ediyorum..
babil kudüs mezepotomya dediğimiz alan, dünya yüzündeki birbirini süreği olan ve ibrahimi olarak adlandırılan, en etkin üç dinin aslında kaynağı..
öz aynı olmakla birlikte sunumun en bariz gösterimi olan uygarlık ayrışması içinde üslup farklılıkları oluşmuş...ama bu üslup farklılıkları o kadar ilerlemiş ki tabanda yatan öz de buluşmayı da imkansız kılacak kadar..
neyse..
başlangıçta da tereddüdümü söylemiştim..şiiire nereden basamak yapacağımı bilmiyordum..bu anlamda her zaman olduğu gibi , plansız ve irticalen gelişen bol sıçramalı absürd kavisleri olan bir yazıyla sizleri başbaşa bırakıyorum zannedersem..
özür dilerim..
simdi efendim.. hem ciklet cignemek.. ayni zamandada yurumek.. ve sarki soylemek.. ikisi yapilacak is degil.. firinci isen ekmek yapacak.. kese yapmiyacaksin.. tellak isen kesene bak.. unlu mamul ve pasta imalinden uzak dur diyoruz..
viktor bey yazarmidir.. daniskasidir hem.. sefiller ile icimiz yagi eritmis.. kozete asik olmus.. janvaljana cok kizmis.. itilmis horlanmis inaanlarinda.. ozde iyi olduguna kanaat getirmis.. dunya devi duzyazi ustasi sahsini ayakta alkislamisizdir..
siire gelince siir baska.. oyle yazarmis.. cumhur reisi bas vekili imis.. padisahin sol sadrazamiymis olmakla sair olunmuyor.. sairlik baska..
bizim birakin sairi siradan vatandasimiza sorsaniz.. azrail kim deseniz.. azrail bir melektir der.. melekler guzel olur.. meleklerin kanadi olur.. melekler ucarlar.. bazi guzel kadin ve cocuklar.. melek gibi uyur.. diyerek..
yaziyi oyle bi suslerlerki.. her sozcukleri siir olurken..
bu frenk milleti.. ismini bile anmaktan tirsar yuriel arielin.. fener tutsaniz.. kaburrgasi arasindan isik gecen.. elinde tirpan ile.. insanlari bicen.. bicici.. kan icici.. kemik torbasi.. iskeletor olarak gorurler onu..
tipki seytani cok korkunc gordukleri gibi.. halbugsem.. bizim seytanimiz oylemi ya.. o bizi bir kac kadeh parlatip.. muhabbet etmeye.. hovardalik yapip.. felekten gun calmaya zorlar.. samimi dost.. arkadas.. gariban seytanimiz vardir..
bu bu gibi.. salyangozlu borek.. bir frenk icin.. agiz suyu akmasi icin sebeb ise.. bize o denli itici geldigi gibi..
omru boyu adini duymadigi.. yogurdun dolaba konmasi frenki enterese etmez.. frekanslar ortusmez..
humanist olusu ile.. babilde bi insan cani yanmistir.. tum insanligin ortak sorunudur.. yaklasimi ile.. bizi can evinden vurur.. ince kanetten yakalar.. duygulu millet olma zaafimizdan yararlanma isted.. bu kez araya kotu cevirmen girer.. o kadar kotu ceviri yapar.. gunluk konusmuya muhalif tutum izler ki.. zafer yerine utku mutku tutku diye kafa utuler.. dil bilgisini kotuye kullanir.. siir bilgisinden yoksun olusunu.. girift sozcuklerle kamufle eder..
cunku birilerinin..
yahu orginal oyle ise.. cevirmenin ne sucu var diyeceginden.. kendisinin avukatligina soyunacagindan emindir..
oysa siir baska.. mebbus olur sanatci olur hatta ve hatta adam olursunuz ama sair olamazsiniz..
oyle kuyruguma pervane takayim.. snorkelle dalabildigim kadar dalayim.. ikinayim zorlanayim sair olunmaz.. dogustan donati sart.. yazarlik icin donatilmissin.. acgozlu olup siirdede bekleme bu comertligi bence..
herkes isini bilecek.. kedi isen dur beni zincirle baglasinlar evi bekleyim gece..
kucu kucu isen surdan uc bes fare tutayim hazir gelmisken tavri hic hos degil.. secki sebeb mutesekkir.. isemde.. beklentime hitap etmedik saire rahmet diler.. yinede emek sarfetmis emegine saglik derim saygilar..
içimizden birinin gerçek hikayesi. kutlarım günün şiirini.
Uyuyamadım.
Sivrisineğin cürmü ne?
İngilizce demek istedi belki.
Uyumalıyım.
Hugo uyuyor.
Hepsi uyuyor eskilerin.
Artık kimse konuşmuyor Fransızca, İngilizce, Almanca.
Tam zamanında uyudu herkes.
Ben de uyumalıyım.
Çeviri şiirler hakkındaki düşüncenize harfiyyen katılıyorum.
Hoş bulduk Meneviş Hanım.
(Ve artık çıkmalıyım, yoğun bir gün olacak)
İyi geceler.
Bu şiir ile ilgili 37 tane yorum bulunmakta