Hayallerimi Sezuan’ın zulmet atlasına sardım
derimin üstünde ferâmûş alfabeler çatlıyor.
Kahrımı Hölderlin gibi çamurlu gölgemle kardım,
ona ninniler söyledim yokluk diyalektinde
Mükedder bir annenin süt dişleriyle yazılmış —
mûciz bir dua gibi kımıldıyor çocukluğum içimde
Düşsene kızıl dikişli şebreng dudaklarımdan —
ey Apokalips’in çivili harfleri!
her hece umut kırığı kadar keskin, cümleler Kızıl Kımerler gibi fecî
Ve sen:
Kanımda obualar üfleyen bir veda rüzgârı gibi,
sarsılan mezar taşlarının gölgesinde kıvrılan sesim!
sırtlanların kuyruklarını sarmaladığı geceyi delen,
kederimin derin kuyusuna inen bir labirentim ben.
Acılarım, antik seramikler gibi kırılır, ama yeniden örülür;
masumiyetimse, gece yarısı mehtabının solgun ayazında,
gecenin süveydâsında yeniden can bulan bir ölüdür.
Ağıtlar kundağında vâveylâlarla alevlenen çehrem;
göçebe bir mezar taşına sarılmış şanson gibi kırık ve devrik.
Parmak uçlarımda morgdan kaçmış kelimeler var —
her biri müntehir bir sancının soyadında yuvalanmışlar
İnkisarlarıma yürüyen ölü tasvirlerle doludur her iplik
Kara bir Goya’nın çerçevesinden sarkıyor artık sesim
— yuvarlanan bir çığlık gibi eğreti ve dalgalıdır nefesim
tanrının terk ettiği sarp ve mahzun bir mabedde
sönmeye bırakılmış kandildir çınlayan beynim.
Çürüyen bir Grifon’un delik deşik kanadında
zaman öğüt veriyor heveskâr ama ölümlü saatlere.
Göz kapaklarımda Mallarme’nin simgeleri,
Byron’ın kekeleyen haşin bastonu
ve Coleridge’in okşayan lirikleri
Düşüyor ıslak yüzüme kelepçeli bir ilahi
Her göz kırpışımda sükut düşürüyorum uçuşan yâvelere
zabıtlara düşmeyen bir itiraf gibi yüreğim işte orada, ötede
şaşıyorum, her kelime neden bir çarmıh gibi dikiliyor önümde?
unutmak da mukaddes bir cinayet,
susmak da bir kıyım ve katliam janrıdır,
sadece ve sadece kurşunlar eksiktir mahzun gözümde.
Kayıt Tarihi : 17.6.2025 14:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!