Mor Tenime Hiç Yakışmadı
Çekilen çilelerin bazıları yazılası bile değildir. Bir kader ki, kimi zaman benim sorumluluğum, kimi zamanda benim isteğim dışındaydı. Kimi zaman çağrıldım gittim, kimi zamanda kendi ayaklarımla gönüllüydüm.
Ateşin sonu yoktu. Bir kıvılcımla başlar, bazen aşk olur yakar, bazen de ıstırap. Hangi yangın daha büyüktü. Aşk ile başlayan mı? Yoksa ıstırabın sardığı mı? Her şeyin sebebi miydim yoksa ben?
Aşk dayanılası bir çileydi. Yüreğinle yanar ruhunla kavrulursun. Bedenindeki sarsılmalarla bedelini ödersin. Kimse bilmez, kimse görmez. Tende renk bırakmaz. Seversin ölümüne. Ruhun ve yüreğinin çırpınışını hissedersin. Uyku tutmayan uyanık sularda gezinirsin.
Yüreğin taşlaşmıştır. Sevginin yerini korkular ve tedirginlikler alır. Kendi gölgenden bile korkarsın. Her yer tehlike, her söz senin infazın olur… Yaşam organizasyonunda hatalar vardır, düzeltilemeyen. Hiçbir şey yerine oturmamış gibi görünse de, aykırılıklar tezatlar göze çarpmaya başlamıştır.
Ya büyük aşkla bağlanırsın, ya da nasılsa ilerde sevebilme ihtimalini yaşarsın. ‘’ nikâhta keramet vardır’’ ya. Kurulan yeni müessesenin ortağı zannedersin kendini. Zaman ve davranışlar müessesenin içinde kullanılan bir meta olduğunu ortaya çıkarır. Yaşam da yorulduğunu hissedersin. Hoşgörü ve anlayışın tek taraflı ihlallerinde sevgi ve saygınında yavaş yavaş kaybolduğuna şahit olursun….
Önce dil kendini kaybeder. Bu değişime kalpte ayak uydurur. Fiziken güçlü olan taraf çabuk unutucu ve bıkıcıdır. Sabır dergâhına uğramamıştı. Kendini sorgulamayı bilmez. Hoş görü ve sabrınla toplumun değer yargıları ve baskısı altında sarsılırsın. Beklemek kalmıştır sana. Önceleri vakitsiz gelen şaşırtan sevgi vagonları artık rötardadır.
Onu da kabullenirsin zamanla. Hayatın içinde, yaşanası ufak alacakaranlıklar olarak görürsün. Nasılsa güneş doğacaktır umudunu taşırsın. Artık söz söyleme ve fikir yürütme hakkın elinden alınmıştır. Sadece bir süs eşyası ya da evde ki yardımcı gibisindir.
Sevgi kazançları ile çoğaltmayı ve büyütmeyi düşündüğün müessese artık çatırdamaktadır. Her ne kadar temelinde sevgi varsa da, saygı eksikliği olduğu için çatırdamaya başlar. Sen olanca gücünle tutunmaya çalışsan da geminin direği bel vermiştir ve kayık su almaya başlar. Tutunduğun her dal eline gelir.
Konuşmak istersin sözcükler boğazında düğümlenir. Seni susturan bir zamanlar saçını okşayıp, tenine dokunan ellerdir. Yüreği sevgi ve hevesle dolu olan nasılda böyle taş kesilmiştir. Konuşmayı artık, dili, yüreği, gözleri yerine elleri ve ayakları konuşmaya başlamıştır. Ağzında dökülenler ise sözcüklerden çok böğürtüye benze.
Verilen sözleri düşünürsün. Sözün kutsallığı dilde değil yürektedir. Yürek dilden anlamayınca sözcüklerin ne anlamı kalır ki. Söz hedefine ulaşmadan taşıdığı anlamı yitirmiştir bir kere.
Yaslanacak birilerini ararsın. Güç almak, derdini paylaşmaktır amacın. Ona da gururun engel olur. Teninde ki mor rengi anlatmak içinde; ya başın dönmüştür, ya da kapıya çarpmışsındır. Öyle tembihlenmişsindir. ‘’ kan tükürüp kızılcık şerbeti içtim’’ diyeceksin. ‘’ Baba evinden gelinlikle koca evinden kefenle çıkacaksın’’ bak bu ikinci söz daha geçerli olmaya başladı. Ama her ne hikmetse vakitsiz oluyor bu kefen giymeler. Genelde kefenlere kan bulaşıyordu. Suçluların kanı ile yoğrulmuş kırmızı kefen…
Ortaklı bozmak hayatına yön vermek istersin. O ise en büyük suçtur. Kendi infazını ellerinle yapmışsındır. Aile kurulu toplanıp, ılımlı ortamlar yaratılır. Yaradılışında mayana konan içgüdülerinle bir kez daha şans verirsin. Amacın yıkmak değildir. Düzeleceğini düşünürsün. Konuşarak anlatarak ta sorunların aşılabileceğini anlatmaya çalışırsın. Fikir fakiri olan ortağına eğer birde yardımcı faktörler varsa arada onların hatırına biraz daha yürütmek istersin. Her şeye rağmen güç her zaman ön plana çıkmıştır.
Kendine güvenini kaybedersin, konuşmayı unutmuşsundur. Davranışların garipleşir. Her şeyden, herkesten korkmaya başlarsın. Sevgi ile açtığın kapılara korkuyla yaklaşırsın. Hayatın çekilmez olmuştur. Medeni olmayan birine medeni ayrılmayı teklif edersin. Anlamını bilmediği bu terim ona zül gelir.
Koruma altına alınırsın, suçluymuş gibi. Korku ve kaygılarında seninle birliktedir. Düzeni bozulanda sensindir. Hayatı zindan edilende. Hiçbir canlının eşine böyle davrandığına şahit olmamışsındır.Azabı çektiren günlük yaşamına devam eder hiçbir şey olmamış gibi.
Beklentilerin bu değildir. Tedavi edilmek istenen, korunmak adına gizlenen. Özgürlüğü elinden alınan, duyguları yok edilen..sığınılan evler kurtuluş gibi görünse de kurulu düzen olmayan yerde yaşamaya zorlanmakta ağır bir travmadır.
Sahiplenme duygusuyla yaşayan ve her yaptığı mubah olarak gören kişilerdir aslında korunmaya alınıp, tedavi edilmesi gereken.
Karşısındakinin ruhsal ve fiziksel olarak farklı olduğunu kabullenmeyi, onun kendi başına bir birey olduğunu, duygu ve düşüncelerinde farklılıklar gösterebileceğini öğrenemediğiniz sürece bunlar hep yaşanacaktır. Şiddetin okumuşu okumamışı olmaz. Şiddet kişinin içinde bulunan kontrolsüz bir davranıştır.
Birlikte yaşamayı, karşındaki insanın görüntüsü gibi, duyguları, düşünceleri, ihtiyaçlarının da farklı olabileceğini ne zaman anlayacaksın. Kadının başarısını alkışlamayı ne zaman öğreneceksin. Bir kadın gittiğinde, iskambil kâğıdından kuleler gibi yıkıldığında mı anlayacaksın yokluğundaki acısını…
Tenime yakıştırmadım mor rengi... Uğruna dağlar delinen...mecnun olup çöllere düşülen…yürekleri kor gibi yakan ben iken....
Neden hâlâ tenime mor yakıştırılıyor....
Fatma AVCI
22.11.2011
Kayıt Tarihi : 22.11.2011 15:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
teşekkürler....
Sevgiler
begeniyle okudum
'yaşaması için dağları deler su getirirsin'
' çunkü o senin nefesin plmuştur artık'
0 solarsa soluksuz kalıp ölürsün.
saygı ve sevgilerimle kutluyorum
'BİR HIZIR BEKLERİM' şiirimi sayfamha okuyabilirseniz çok
sevinirim.
Anlamlı çalışmanızı yürekten kutluyorum,saygı,sevgi ve selamlarımla.
TÜM YORUMLAR (11)