Mor Sevdadır Istranca
çok mekanı dokuduk gözlerimizle, dar sokakları adımladık bir bir
umuda sarıldığımız hazan mevsimlerinde keşfettik hayallerimizi
gönüllerde yeşeren aydın yüzümüz, Hızır makamında demlenirdi
Yıldız dağından gelen koku, kaç mevsimi taşıdı aramıza bilinmez
eskimemiş bir sevda sinemdeki, doyasıya içime çektiğim nefeste
siyahı beyazı taşıdın mazinin artan küllerinden yaşanmışlıklarıma
sesim akıyor caddelerinde,her şeyin yerli yerinde bıraktığım şehir
fırtınalarla savrulsam da düşüremedim dilimden yârin türküsünü
gülümsemelerinden sıyrılan yüzün, gölgeliğimde soyundu ansızın
namlunun ucundaki gedikte, erimektedir ömrümüz göz göre göre
özlem dolu gülüşlerin hizasında,cam kırıklarıyla çizilir resimlerin
hasret yumağına sarılı anılarınla geldim kapına.Eşiğin önü cennet
huzur bulduğum senli günlerin sessiz çığlığına tutunan düşlerim
avuç ayamda sıcaklığın,gözümün bebeğinde görüntün kaldı senin
mısralarımı nakış nakış işleyip yamadım sevdamı arta kalanlarına
üşüten İğneada yağmuruyla ıslanıp yamacından süzüldüm yanına
bengi su dudağımda beslediğim adındı aranılan, ağız tadı bize kâr
gözlerim ufkunda kilitli, hasretliğin bağrımda neşveli ve nazlı yâr
dokunduğun ellerin uzağına dalıp,göz ardı ettim bütün ayrıntıları
miryana yalnızlığında yüzeye çıkıp, bekleriz dolunay aydınlığını
kördüğüm hayat mahzeninde görkemli değil,şatafatlı hiç değilim
sarıya boyalı tarlalarım gülümser güneşime esinti sarhoşluğunda
şarabı yudumlayıp sarmaladım hayalini umutsuzca, köşe başında
hatırlarım şimdi,Kekova şenliği ömrün kaçamak oynaşmalarında
toprağın üzerinde sıkışıp kalan aşkımız ayırsada bizi kendisinden
saklı gizemlerden çıkarız ortaya, yakın bildiğimiz baharlarımızda
dinginliğe erip,hasret gömleği çıkarılır ömür törpüsü ağırlığından
yüreğin yufka yerinde ah eden uyanık düşlerimiz kayıptaydı oysa
sızlanan kent duvarlarımdan eser yok artık bana kalsın gülüşlerin
ve de curcunalı bir İstanbul gece siluetinde yansırdı mimozaların
bütün gece ellerimle şarapnel ayıkladım. Senden kalanları seçipte
koynumda beslenen asude bakışın mirasımdır,ağıtımsa aleni artık
ören yeri eskimişliği üstünde gem vurulu hayalin köhnesindeyim
kevenlerde gizlenen kardelen çiçeğimdi uzayan yollarıma dizilen
sazlıklardan yükselen darbuka nağmelerin,ıssızlığımızda duyulan
vuslatımızla yoğrulan mor güllerim hür artık Istranca dağlarında
düz yolum Ergene. Zaman, su misali akıyor kum saati gerçeğime
Pınarhisar’da tuttuğun elimi, bin yıl geçse de aradan bırakma geri
ekmek kırıntılarından gizlediğin sıcaklığın yakar kavurur bedeni
kuytuma sinen hoyrat soğuğuna yakalandım duygu sağanağımda
toprakla suyun kavuşma misali çağlayandık birbirimize hızlı hızlı
sürgünlerde yürümekten bezgin dizlerimiz ve soluk benizlerimiz
seher vakitlerinden kalan yanların, doğan yeni geleceği müjdeler
kışlada sakladığım giriftar yüreğim,Kırklareli’nde divane gezeler
…..
İlkay Coşkun
30.06.2012
Kayıt Tarihi : 13.11.2021 16:30:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![İlkay Coşkun](https://www.antoloji.com/i/siir/2021/11/13/mor-sevdadir-istranca.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!