Mor salkımlı ev ve lila anılar terk i ...

Yüksel Nimet Apel
2963

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Mor salkımlı ev ve lila anılar terk i diyar

Hani çiçekler vardır
hani çeşme kurnalarından kuşlar su içer

hani duvarlarından mor sümbüller sarkar
mütevazi evlerin
evin belki bir kızı bir oğlu vardır
hani belki kedileri de

nineler dedeler de yakışır böyle evlere
üç oda bir salon
kafeste Kanar ya

kuşlar da yaralanır bir sapan taşıyla
kuşlar da kanar ya
evde korunaklı ama
yine de tutsak
***

çiçeklidir mutfak perdeleri
kahveler mutfaklarda sunulur
fincan tabağının yanında bir miktar
tebessümle
hani bir de neden olmasın
belki bir salıncak bahçede
***
git benim çocukluğumu oturt o salıncağa
ve çocukluk hayallerimi

beni biraz salla
şımart beni biraz
beni oyala

annemin sesi ol seslen mutfaktan

mor sümbüller yerine
baba eliyle dikilmiş ağaçları olsun
ve birinin adı babamın aluçası
tavukları olsun annemin kuluçkada

Bir dam
damda dolunay da olsun
bir tepsi dut gibi sunulan
yıkık olsun bahçe duvarları
ardında bir dere
***
bir salkım mor sümbül'ü
alıp girmeli mi yarin rüyalarına
ne dersin
Allah'ını seven söylesin

su gibi
duru
dupduru bir esin
***
hani çiçekler vardır
sarkar anılarımızın bahçelerinden

4/Eylül/2012/Salı/Bodrum

Yüksel Nimet Apel
Kayıt Tarihi : 4.9.2012 23:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


'öylece kalakaldım deli hasretinle ben' Sezen Aksu 'sudan bıkmış balıklar' dizisinden esin... gitme Selim gitmee ayrılık yarı ölmektir!

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Halenur Kor
    Halenur Kor

    Yemyeşil bahçesinde, çiçekler ağaçlar içinde gülümseyen bu ev, son derece güzel, eski mutlu günlerimizi canlandıran bir tablo gibi duruyordu şiirinizde.O bahçedeki salıncağa ben de oturdum kızkardeşim Şeyda ile. Yine o çocuk şivemizle, 'bir dalda iki kiraz, biri al, biri beyaz' diye
    şarkımızı söyledik. Ben henüz R harflerini söyleyemiyordum, Şeyda ise, doğru dürüst konuşmayı bilemediğinden, sadece müziğini, nı nı nı nıı diye söylüyordu. O zaman Kütahya'da idik babamın tayini sebebiyle. Komşularımızdan Handan Teyze pencereden bahçeye bakıyor ve bizi seviyordu tatlı sözlerle...
    Henüz ben 3, Şeyda da 1,5 yaşında idik.
    Ben daha küçüklüğümü bile hatırlıyorum. O bahçeye, o salıncağa gittim bu güzel şiirinizle. Ey gidi günler, diyerek...
    Sevgili Nimet Hanım, ben de size 2001 yılında yazdığım
    bir şiiri ekledim müsaadenizle:

    GEÇMİŞ ZAMANA YOLCULUK...

    I.
    Gözlerde yalnızlık,
    Duvarlar ardında mutsuzluk,
    Duvar diplerinde açlık.
    Duvarlar ardında insan sesleri,
    Geceye karışan sesler.
    Uzakta hafif bir müzik,
    Bir balıkçı bağırıyor oltayı çekip,
    Bir balığın sessiz çığlığı
    Evrenin duyulmayan yüzünde.
    Yastığa düşen gözyaşları,
    Üşüyen eller...

    II.
    Buram buram sıcak ekmek,
    Demli çayın kokusu.
    Radyoda aşk şarkıları,
    Tempo tutan ayaklar, eller.
    Eskimiş hatıralar, hüzün dolu,
    Bir zamanlar kalbi dolduran,
    Hatırladıkça artan kalpteki sızı,
    Komşunun neş’eli, sarışın kızı.
    Mazi film şeridi gibi tersine,
    Dudakta ıslık, loş sokaklarda her yer kırmızı...
    Bahçede bir tulumba,
    Evlerde cumba, gizli bakışlar,
    Gün ışığında sapsarıydı sokaklar,
    Rüzgar vurdukça, tozlu kaldırım, kuru yapraklar...

    III.
    Seneler öncesinde duyulurdu radyoda Celal Şahin,
    Gülüşen gürbüz kızlar,
    Saçları gür mü gür, kırmızı yanakları,
    Karpuz kollu, belden büzgülüydü elbiseleri,
    Beyaz yakalı.
    Kloştu kiminin etekleri, ceylan gibiydi bacakları.
    Çorabının arkasında bir çizgi, sipsivriydi topukları...
    Ufak ufaktı adımları, keklik gibiydi yürürken,
    Islık çalardı toy delikanlılar, saçları briyantinli...
    Açık pencerelerden sesler gelirdi radyodan,
    Tangolar, aşka davet eden...
    Sabun kokardı evler, sabun kokardı perdeler...
    Gülüşmeler taşardı evlerden, insan kahkahaları...
    Bahçeler; ışıklı, çiçekli, kanepeli bahçeler...
    Gelinler gülleri severlerdi, gülleri okşarlardı sabahları,
    Bahçede koklarlardı şebboyları...
    Dost insanlar vardı, dost elli komşular,
    Dostça gülen, dostça bakan gözler vardı her yerde,
    Ağaçların altında otururlardı akşamları,
    Eski plaklar çalınır, dans ederdi bazıları...
    Narin kızlar çay taşırlardı.
    Gözlerde gülücükler, ağızda güller vardı.
    O zamanlar her yer bahardı, mutluluklar vardı.

    IV.
    Yıl, bin dokuz yüz elli sekiz;
    Bir ev vardı bahçe içinde, mutluluk kozasına bürünmüş,
    O zaman mutluluklar çiçek kokardı.
    Neş’eli, munis bir ana vardı, şarkılar söylerdi her zaman,
    Etrafında sevimli çocuklar vardı.
    Bahçede bir sürüydü ağaçlar,
    O zamanlar yemyeşildi yamaçlar,
    Köpekler bile mutlu havlarlardı.
    Radyodan en güzel şarkılar kalbe dolardı.
    Hoşsohbetti dostlar, güler yüzlü, can, içten bakışlar vardı.
    Anneye can yoldaşıydı kızlar,
    Becerikli, temiz elleriyle kahve yaparlardı.
    Pencerelerde her dem gün ışığı, beyaz işli perdeler vardı.
    Camları süslerdi sardunyalar, begonyalar,
    Kediler bahçede güneşte yatarlardı.
    Onları okşayan dedeler vardı.
    Yazlık sinemalar vardı, bütün aile rahatça gidilip oturulur,
    Neş’esi, coşkusu ruhu sarardı.
    Afişler vardı kocaman,
    Sevimli dostlar gibi bakan, sevdiğimiz artistler vardı.
    Ne çok komşumuz vardı,
    Hepsi de annem gibi yakın,
    Babam gibi güvenilir insanlardı...

    Hâlenur Kor
    4 Şubat 2001 – İst.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Yüksel Nimet Apel