1.Şiirimiz karadır abiler
Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helalarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
O hayvanlar evrim geçireli çok olmuşşş
Adam nereye baksa hayvan görüyor, iyi mi?
Ece Ayhan şiirini oldum olası sevmedim. Ben şiirin akademik dilden oluşamayacağını zira akademik dil kaygısının şiiri sanatsallıktan uazklaştırdığını düşünmekteyim. Bu bağlamda şiir elbette ki ancak ve ancak hayattan beslenir. Şiiri haketmek gerektiği kadar şairliği de haketmek gerektiği taraftarıyım. Ece Ayhan şiiri Romantizmi sürkülase etmeye çalışan acemi bir çaylağın şiir motifindedir ve asla ötesini görememiştir. Bu şiirini de beğendim. Saygıyla Mehmet Yücedağ
Meçhul Öğrenci Anıtı / Ece Ayhan
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı,
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür.
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
- Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
- Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine! dir.
Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
Her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek
ECE AYHAN
Efendim
Rakı içmeyen tadını bilmez, onun kavun ve beyaz
peynirle ya da balıkla bir araya geldiğinde,hele de
ufaktan bir fasıl geçiyorsa nasıl bir muhabbet düğünü
kurduğunu,ne dostluklara halay çektirdiğini onlara ne
büyük zevkler verdiğini bilmez.Dışardan bakıldığında
birkaç ayyaşın zıkkımlandığını sanır cahil takımı.
'Meyhane mukassi görünür taşradan amma
Bir başka ferah başka letafet var içinde'
diyen şairin hesabı,herkes içinde bulunduğu durumla
ilgiliyse o nesneyi,kavramı seviyor.Bizim
oralarda 'Çerçi başındakini çağırır.' diye bir söz var.Ya
da 'Er olan matahın satar.'Yunus'un işaret ettiği gibi
bize ters takla attıran şiirleri görünce sinirleniyor,'Tin tin
tinimini hanım,seni seviyor canım' diye tutturuyoruz.
Siz istediğiniz kadar kara böcek deyin,birileri havyarın
tadını bilir,istakozun,kalamarın...Ha müslüman
mahallesinde solyangoz satılmaz diyecekseniz o
zaman devam abiler:'ba beyli bala bula da bambır
beyli bap bup.'
Nasıl kaçmış Ece,kral(!) gözümden!
Nedir kaybım sahi onun yüzünden?
Kaçırmayan fazla etmiş terakki,
Mest olmuşlar şiirlerin hazından(!)
Görsün varsın Binboğa'lar çok fayda!
Gıda bulsun isteyenler her kay'da(!)
Sevenlere olsun çok,çok mübarek(!)
Olmasa da bizim gönül o, say'de.
Sayın Kemal İSPİR ağabeye de küçük bir ricam olacak; Lütfen biraz daha dikkat efendim! 'Külhani' ile 'Küheylanı' karıştırdınız gibi geldi bana?
'Külhani' demek; Külhan beyle alakalı bir şey demektir.Yani mevzunun atla falan alakası yoktur.
'Küheylan' deseydi, sizin dediğinizle alakalı olabilirdi.
Saygılar ve herkese hayırlı çalışmalar.
Kaldı ki o gözle bakacak olsak,
Oradaki tin değenlendirmelerinin yüzde en az sekseni de
Yanlış!
Ben okumazsam hangi tin kurtarır hangi şiiri be :)
Her harfinde bir tin olsa
Fakat yoksa okuyanı
Red Kit'e Rin Tin Tin kadar olamamışsa
Yani...
ali oğuz bey çok güzel açıklamış.verdiği örnekler için de teşekkürler.. ben de bu yorumlara anlam veremiyordum 'tin tin..' insan ölümsüz olmak ister dünyadaki herhangi birşeye benzer bilir mi ki gene dünyada hapistr.. insan ölmek ister bildiği en üst düzey varlığa benzemek ister ve bunun için yine ona yalvarır.. bilir mi o zaman da kul olmuştur.. insan mutlu olmak ister çevresindeki bir gülüşe muhtaç olur .. o zaman da aşıktır.. ve o da emin olur ki aradığını bulmuştur... ve diğer tüm aradıklarını da.
şimdi bu '' tin '' konusunda birşeyler yazayım deyip duruyorum..ama her seferinde '' sus '' deyip oturuyorum..
'' tin '' , ''ruh'' demektir desek çok, abes birşey söylemiş olmayız..
bunun bizim şiirimizdeki temeli nerededir?
taaa Orta Asya koşuklarından kalma bir alışkanlık işte..
Şaman dininde bilirsiniz ki; dağ, taş, göl..vs. hepsinin bir ruhu olduğuna inanılırdı.. yani 'tin' i olduğuna..
bu ilkel ahiret inancıyla paralel basit bir inanış şekliydi..
yani;
insan ölümlüdür ve bedeni cansız düştüğünde, ruhunu birşeylere bırakır da gider.. yani ruhu yaşamaya devam eder.. o halde bu ruhu ölümsüz ve insan olduğu müddetçe ölmeyecek birşeylere bırakması gerekir..yani dağa, suya, toprağa...v.s..
dolayısıyla bu tabiat hadiseleri ve tabii varlıkların ölmezliği, insanın ölümsüzlüğünü simgeler..
başı- sonu belirsiz ilkel bir inanış işte...
peki şiirdeki bu ' tin ' ısrarcılığı nereden geliyor..
tabi ki ölümsüz şiir yaratma hevesinden..
yani şiirin içine, bu insan yaşadığı müddetçe olacak tinlerden koyarsak ( dağ, taş, su ..) şiir de ölümsüz olacakmış..
Şimdi Yunus Emre' nin şu halk şiiri örneğinde olduğu gibi..
gah eserim yeller gibi
gah tozarım yollar gibi
gah akarım seller gibi
gel gör beni aşk neyledi..
bu şiirde en güçlü tinler var..rüzgar ve su tini..
dolayısıyla ölümsüz şiir..
tamam, tamam da bu şiirin ölümsüzlüğü içindeki rüzgar ve su tinlerinden ileri gelmiyor ki..
sonundaki ''aşk '' ı ne yapacağız..
bu rüzgar ve su, bir insanın ömrüyle sınırlı olmayan, süreklilik gösteren kavramlar da, aşk mefhumu bir insan ömrüyle mi sınırlı? o da insanlık olduğu sürece devam etmeyecek mi?
adam demiş ki;
'' gökyüzünden yağan kar değil , beyaz ölümdü ''
işte iki tane tin; biri maddi, biri manevi;
ölüm ve kar...
ikisi de insanlık kadar eski ve ölümsüz..
peki bu ''ölüm'' gerçeği de şiiri ölümsüz yapmaz mı..
ölüme çare bulundu da benim mi haberim yok..
bakın başka bir adam da demişki;
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar..
dörtlükte bir tane bile doğa hadisesi yok..
ne rüzgar, ne dağ, ne su, ne şu ne bu..
ama kaç tane insanlığın öldüremediği, ve biz olduğumuz sürece yaşayacak mefhum var bir bakın..
''özlem, hastalık, ölüm, günah''
dört mısra ve dört ölümsüzlük..
neyse..
benim asıl söylemek istediğim bu değildi..
bu '' hayvan tini '' kavramı..
canlının tini olur mu?
Gök Tanrı dininde yüzyıllarca bir tek canlıya ölümsüzlük tini verilmedi..
ölümlü insanın ruhu nasıl olur da yine bir ölümlü olan hayvanda sonsuza kadar yaşar..
buradan kasıt da şu;
''hayvanlar, insanlık olduğu sürece olmuştur ve de olacaktır..diğerlerine göre zayıf olsa da böyle bir tin vardır..''
o zaman siz '' insan tini '' diye bir tin üretmeye de hazır olun..çünkü insanlık kadar eski olan şey insanın kendisidir..
neyse..
diyeceğim o ki;
cansız varlıkların üzerine atfedilmiş tinlerle şiir analizi yaparsanız, yaptığınız analizin hep bir ayağı topal kalır..
çünkü ölümsüzlük bir o kadar da bizim duygularımızda içerilir..
yani beni insan yapan bütün değerlerde..
saygılar sunuyorum..
Kemal İspir adlı yorumcuyu tercüme edebilecek kimse var mı?
O kadar şeyi boşa yazmış olamaz
Ne diyo?
Aman ne de çokbilmiş , ne ileri düşünceli...(!!!)
İlmine (!!!), yazım yanlışlarına , yetişmek muhal ...
Müthiş (!) şiirler yazar , serbest tarzda ve heceli ...
A şaşkın ,'' güneşi öpersen''(!!!) , darılmaz mı zuhal ...?(!!!)
Bu şiir ile ilgili 79 tane yorum bulunmakta