Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.
Ulur aya karşı kirli çakallar,
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Çok güzel bir eser.
Ve bir kadın mı şiir yazdıran, kadının güzelliği mi? şairler yüreğinden ilham alırken... Efsanevi bir şiir
Zaman ne de çabuk geçiyor mona..
Doğrusunu ben hep roza olarak bilmişimdir. buradan gördüğüm kadarıyla rosa'ymış. inanılmaz bir aşk, lezzetine doyulmaz bir şiir. bir de hikayesi bilindiğinde verdiği haz inanılmaz oluyor. eline tutuşturdukları davetiye de Muazzez Akkaya'nın, yani sevdiğinin ismini görünce neye uğradığını şaşırıyor. Tabii düğün günü çıktığı yüksekçe bir yerden doğaçlama olarak başlıyor okumaya ki o anlam, o hitap, o içtenlik, bütün davetlileri kilitliyor olduğu yere. bana kalırsa Cahit Zarifoğlu'nun yada her gerçek aşk erbabının aşkı ile büyük benzerlik gösteren bir aşk. tartışılabilir tabii ki ama o dünyevi sevdanın ardında daha başka, daha büyük, daha ilahi bir aşk var. bu insanların içinde beslediği aşkın patlaması da böylesine bir şiirle inanılmaz bir şiddetle patlayabilir ancak. yüreğine sağlık diyorum. günümüzün aşkları, bir kırmızı gülün tomurcuklaşmasından son yaprağını döktüğü ana kadar bile sürmüyor. sevgiliye sunulan çiçek, ertesi gün kimsenin dikkatini bile çekmiyor. öyle yerlerde öyle ahlar çekmiş ki Karakoç, her çektiği 'ahhh' okuyucuların yüreklerine birer ok gibi saplanıyor.
şiiri sevmeye devam, çünkü bize iyi gelmeye devam ediyor , üstadım yüreğine -emeğine sağlık. saygımla kaçtım...
Üstad döktürmüş, tam Top 100 listesine yakışan bir şiir..
Her dinlediğimde etkilendiğim özel bir şiir... Bana neleri ve kimleri hatırlatıyor bir bilseniz.
defalarca okudum her okuduğumda daha çok sevdim..
Acayip bir şiir... Hikayesini çok okuduk. Sonra bir ara röportajda bu hikayeyi reddetti şair. Vardır bir hikmeti. Usta yazmış, biz okuduk yıllarca.
Cemal Süreya ve Sezai Karakoç üniversitede sınıf arkadaşıdır..Ve sınıflarında 'Muazzez Akkaya' isminde bir de kız varmış..İkisi de bu kızı gizliden gizliye severlermiş..Sınıfta gün boyu aynı kıza duydukları ilgiyi birbirlerine anlatırlarmış..Hatta Muazzez'e yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlarmış..Sonra bu aşk, zamanla kızışmış ve birbirlerine 'ben elde ederim, sen edersin' derken 'kim elde edecek?' diye iddiaya tutuşmuşlar..Kaybeden büyük bir bedel ödeyecek demişler..Ve bu bedel ömrü boyunca üzerinde kalacak..Bedene fiziksel bir zarar olmayacak diye de karar kılmışlar..Ve sonunda adını değiştirmeye gelmiş olay..
Cemal Sürey(y)a kazanırsa ;Sezai Karakoç'un soyadı 'Karkoç' olacak..
Sezai Karakoç Kazanırsa ; CemaL Süreyya'nın soyadı 'Süreya' olacak.
ve tabi tahmin ettiğiniz gibi kızı Sezai Karakoç elde eder ve onunla çıkmaya başlar..Cemal Süreya da gidip tek 'Y' harfini attırır soyadından..
İşte Süreyya'dan Süreya'ya geçiş dönemi böyle olmuştur..
Peki sonrasında ne oldu diye merak ediyor musunuz?
Muazzez Akkaya bir iddia sonucu Sezai Karakoç'un kendisi ile çıktığını öğrenir..Biraz da sorunları olan Muazzez bunu kaldıramamış, okulu bıramış ve memleketi oLan Geyve'ye gitmiştir..
Sezai Karakoç bu duruma çok üzülür ve Muazzez Akkaya'ya ithafen Mona Rosa'yı yazar.. Şair Karakoç,1950 yılında Mülkiye'de öğrenci iken yazmıştır bu şiiri..Ancak 2002 yılına kadar yayımlanmamıştır...
'Mona Roza' Türk edebiyatının en mahrem akrostiş şiiridir..Şiirin her kıtasının baş harfine bakar mısınız...
Şehir efanesi olabilir ama Mona Rosa'daki akrostiş bunu ispatlar nitelikte
bir kere daha bir sezai okudum,
Bu şiir ile ilgili 314 tane yorum bulunmakta