Molière Efendi, Yasaklar Ve Bulgakov Şii ...

A. Esra Yalazan
198

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Antik çağdan bu yana varlığın nabız atışına, yüreğine eşlik eden “tiyatronun”, bir tür yüzleşme, özüne dönme, hayatı sınama, sorgulama ve kavrama çabası olduğunu görmenin, akıldan evvel bir “vicdan” meselesi olduğunu düşünüyorum. Ne vakit insanı “insanın” kusurlarıyla, erdemleriyle anlatan iyi bir oyun izlesem tam da bu yüzden ürperirim. O mucizevi bir karşılaşma ânıdır çünkü. Ruha ayna tutan şeytanla meleğin birbirlerinin yüzüne hiç korkmadan baktıkları meydan okumadır aynı zamanda.

Kendisini küçümseyene inat, her çağda farklı yorumlarla dönüşen, zenginleşen büyük eserler gücünü kelimeye borçludur. İnsan başkasının acısına, eksikliğine, zaafına sözle temas ederek kendisindeki karanlığı görebilir. Bugün Shakespeare’in, Çehov’un, Molière’in eserlerini okuyanlar yaşadıkları çağa dair bir fikir edinirler, “tiyatro edebiyatının” ne olduğunu daha iyi anlayabilirler ama onların hâlâ yaşadığını ve ebedî olduklarını ancak sahnede kendileriyle yüzleştiklerinde hissederler. Ben tiyatro sanatını, izleyicisiyle birlikte çoğalabildiği için sihirli bulurum. Geleneğin içinden süzülen oyunlar veya modern metinler, belli bir derinliğe ulaşabiliyorsa eğer, “ötekinin” tecrübeleriyle, düşünceleriyle ve inançlarıyla yüzleşme imkânını da gösterir çünkü. Gündelik hayatımızda ıskaladığımız, reddettiğimiz, zihnimizin alt katmanlarına kazınan silik işaretler, sesler, jestler, duygularımızı açığa çıkaran tonlamalar sahnede hakiki karşılığını bulur. İzleyici artık sahnedeki hayatın içindedir. Kahramanının ruhunda kendine korunaklı bir yer arar; onun bakışıyla ağlar, şaşırır, güler, öğrenir, ahlaki ölçülerini gözden geçirir. Bazen girdiği gibi pek bir şey anlamadan ama epey eğlenmiş olarak çıkar o salondan bazen de farklı beğeniler ve sonradan fark edeceği yeni bir bakış açısıyla.

“Yeter ki bilsinler...”

Birkaç haftadan beri başucumda sessizce durup ilgi bekleyen Molière Efendi’yi “güncel sanat” tartışmasının ortasında okuduğum iyi oldu. Her dönemde yöneticilerin kontrol edebildiği sandığı yasaklara, baskılara, müdahalelere rağmen sanatın mağrur bir direnişle hayatta kalma hikâyesini ve her defasında “siyasetçiyi” yenilgiye uğratan kudretini hatırladım. Döneminin siyasetçileriyle dalgasını geçen Aristofanes’ten bu yana, binlerce yıldır bu hakikat hiç değişmedi çünkü.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta