Evinden çıkarsan eğer,
son günün olur deseler,
kanıp da şu çiçekli bahara
dışarı çıkar mıydım acaba?
Kanatlanıp uçarsan eğer,
ahkam kesmek değildi niyetimiz
biz düşleri uykulardan sanıyorduk
gergin bir tespih gibi
çekilmese de günler
dört duvarlı baca gevşetir sanıyorduk
Hep ikinci el zamanlarda düştüm,
Tepetaklak;
Işıldayan gözlerden
Yavaş yavaş süzülerek
Işıksız kuyulara.
Biz ki;
cennetten kovulmuşlarıyız dünyanın,
şeytanın etlisi, kanlısı yani.
İyiliğimizden tümüyle geçildi,
kötülüğümüz bildiğinizden ibaretti...
Titiz, narin bir usta: zaman.
İnatçı bir işçilikle oyuyor kendini.
Emek desen: emek.
Arzu desen: bir damla soluk, bir yudum su.
Ama olmuyor;
Kalp aksıyor.
–deve, aslan, çocuk-
Uzansam, gökyüzüne dokunacağım.
Ağlasam, eriyip deniz olacağım.
Bu kadar basit olasılıklar:
Konuşsam, boşalıp yel olacağım.
Gözlerin siyah bir deniz gibi bakıyor,
maviliğini kapkara bulutlara esir etmiş gibi.
Denizin rengini arıyorum gözlerinde,
eli kanlı fırtınalara inat;
elimde kova, ben boşaltıyorum—
yüreğim su alıyor.
Yıllar sonra bile
şüphe duyuyorsan olmuşlarına,
her farklı gece
aynı karanlık döner sana.
Ne suçludur gözlerindeki
Damlaya damlaya
En sonunda gece,
Bir ırmağa döndü içimde.
Yavaş yavaş eridi cisim,
Karanlık sularda…
Ne kalp var artık, ne de damar —
Bulutlar altında bir adamım,
yağmuru beklerim.
Gariptir, herkes kaçar—
sanki bir ben kirliyim.
Eskidi yüzler,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!