temmuzun serinletici rüzgarı
hafif hafif saçlarını okşarken
güneşi bir anne misali
sancılar çektiğini,
anlatmaya yetmiyordu.
Hüzünlü bir son bahardı
Bütün hayallerini,umutlarını,
Yaşanmamışlıklarını,
Heybesine koyarak yola koyulmuştu
Mir Bedirhan
Onun için yepyeni bir günün
Başlangıcı idi.
Uzun bir yolculukta idi
Uzaktaki tepeyi de geçtik ten
Sonra dinlenmeliyim dedi
Kendi kendine.
Bir ara elini cebine attı
Küçük aynasını çıkardı yüzüne baktı
Kirli sakalları iyice
Uzamışlardı
Tek tük beyazlar vardı
Simsiyah gözlerini aynaya dikmişti
yüzüne iyice baktıktan sonra,
yaşlanıyorum dedi kendi kendine.
Sırtını bir kaya ya yasladı.
Kalemini çıkardı kulaklarına,
Sanki ilham perileri fısıldıyordu.
Sevdiğini düşünüyordu.
Titrek parmaklarında şu şiir döküldü
.
Ansızın uçuverdi gökyüzüne güvercinler,
Kahır dolu bir utancı,
Getirip bıraktılar,
Yüreğimin dipsiz uçurumlarına.
Şimdi ise temmuzun bir ikindi vaktinde,
Üşüyorum.
İsa aşkına
Koş sarıl bana.
İçimde güzeller mum alevinde
Can veriyor.
Buda çiçeğiyle süsle beni
Buda çiçeği de olur mu diye
Sorma
Oluyor işte.
Artık zemheri bakışların bile
Şu yürek yangının
Ne kadar
Yalnız olduğunu
Anlatmaya yetmiyor.
O eskidendi
Gülüşlerin bir şiirin
Tenha sessizliği
Kadar
Güzelliği.
Şiiri burada noktaladı
O esnada gözlerini güneşe
Dikmiş sarı yeşilimsi bir çekirge
Üzerinden atladı.
Çekirgeler tam tamına altı ay yaşarlarmış
Kim bilir dedi beklide şu çekirge
Kadar ömrü kısa olan kaç insan vardır.
Ne zaman bir çekirge görse
Derin ve tuhaf bir hayranlık duyar..
Biraz sonra başına geleceklerden
Habersizdi.
Bir çift göz namluya fişeği sürdü
Nişan aldı
Derin bir nefes çekti
Ve tetiğe bastı
Gözlerinde şimşek çaktı
Mirin
Başı döndü
Gökyüzüne baktı
Özgürce uçan bir kartalın
Kanat çırpınışlarını
Gördü
Güneş siyah gözlerini kamaştırdı
Kartalı kıskandı.
Kartalla kurbağayı düşündü
Kuyu dibindeki kurbağa
Gökyüzünü kuyu ağzı kadar
Olduğunu sanırmış.
Özgürce uçan kartal
Bir ses işitir
izbe kör
Karanlık bir kuyuda
Cıyak cıyak öten bir kurbağanın
Sesinden başka şey değildi
Acıdı kurbağaya
Hey! ! Kurbağa kardeş
Dışarıya çıksana
Ağaçlar gökyüzünün masmaviliği.
Kurbağa haline, acımak yerine güler.
Ey talihsiz kartal
Senin gökyüzü dediğin ne ki
Aha şu kuyunun ağzı kadardır der
Kartal kurbağaya sen kuyunun dibinden bakınca
Sana öyle görünüyor der
Ama kurbağa bir türlü ikna olmaz
Kartal kanatlarını büzer kuyuya bir dalış yapar
Kurbağa bile anlayamaz
Asil kartalın kuyuya dalışını.
Pençelerinin arasına alır kurbağayı
Tam çıkacakken kanatları dar kuyunun
Taşlarına takılır
Ve kuyuda esir kalır kartal
Haline kahreder ama iş işten
Geçer
Ve kartalın kuyuda kurbağalaşma
Süreci başlar
Her gün birilerine gökyüzünün
Masmaviliğini anlatmaktan
Bıkmıştı
Mir.
Kendi sonunu o talihsiz
Kartala benzetiyordu.
Yaşadıkları ile kurguladıkları
Birbirilerine karışmıştı
Acaba hangisi yaşanmışlıklarıydı
Yada değildi.
Ve her gün birilerinin yaşamı böyle
Ölümle sonlanıyordu
Geride bırakacağı insanları düşündü
Eşi kendi yatağında bir başkasına
Yar olmaya çalışıyor
Çocukların ise birilerine evlat..
Sende mezarında sadece olup bitenleri
Seyir etmekle yetiniyorsun.
Dostlarından bazıları gerçekten üzgün
Bazıları ise sadece ayıp olmasın diye tabutunu
Sırtlamaya çalışıyor.
Üstüne toprağı attıktan sonra
Her şey eski halini alıyor
artık
Yaşam sensizde güzel ve olabildiğince
Mükemmelleşiyor.
Ve sen artık yoksun dedi
Kendi kendine mırıldandı.
Kendinden utandı
O siyah gözlerinin aralığında
Koca ömrü
O şiirlerinde anlattığı
Benekli kelebeğin kanatlarında idi.
Bir kelebeğin kaç gün kaç gece
Yaşadığından habersizdi
Sol göğsünde
Bir sızı vardı
Sol ayak topuğunda
Soğuk bir ıslaklık his etti
Göz ucuyla bakmaya çalıştı
Ama nafile
Takati kalmamıştı
Yiğit bedeni kütük gibi
Sırt üstü
Yumuşacık toprağa
Düşüverdi.
Ancak o an haince
Vurulduğunu anladı
Beyaz gülmeği kan içinde kalmıştı
Sağ eli son kez kan sıçrayan sazının
Telindeydi
Sazını sıkıca tutmaya çalıştı
Yırtık ayakkabıları eskimiş
Ve sararmıştı.
Mir bedirhan ağrılıydı
Çocukluğundan beri
Gidemediği memleketi
Doğubayazıtı,
Ahmedi haniyi,
İshak paşa sarayını,
Ağrı dağını,
Meteor çukurunu,
Bir film şeridi gibi
Gözlerinde akıp geçiyordu.
Ve oracıkta
Karıncalar örümcekler
Yüzüne doğru üşüşmeye başladı.
Dudaklarından
Simsiyah gözbebeklerine
Doğru ilerliyorlardı.
karıncaların,
Hikayesini anımsadı
Biri telaşla
Koşuşturuyordu
İmdaaat!
İmdat!
Koşun canınızı kurtarın
Biraz sonra gökyüzünde
Asitli kaynar su yağacak
Koşun koşun
Kimse aldırış etmiyordu
Deli mi ne…..
ve hakikatten o an gökyüzünde
asitli kaynar su yağmaya başladı
kaçan kaçabildi
bir çoğu ise oracıkta
can verdi.
At arabası yavaş yavaş ilerledi
Manzara ortaya çıkmıştı
Araba tamda karıncaların
Yuvasın üzerine park etmişti
Ve nerden bilecekti zavallı at karıncaların
yuvalarının üzerlerine işemişti.
Karıncaların dünyasında baktığında
Durum gerçekten bir felaketti
İnsanın dünyasında baktığında ise
Oraya sadece park eden bir atara bası idi.
Beklide karıncaların intikamıydı
Dedi.
Korktu ellerini kaldırıp
Yüzünü temizlemek istedi
O kadar çok kan kaybetmişti ki
Parmaklarını dahi kıpır tadamadı.
Korkudan
Sol göğsünü delip geçen
Hain kurşunun
Acısını dahi unutmuştu.
Korkaklığından dolayı kendinden
Bir kez daha utanmıştı
Yinede kendini sevmeye çalıştı
Kahramanlıklarını düşündü
Siyasi serüvenlerini
Annesini
Ve arkadaşlarıyla olan
Paylaşımlarını.
Anası heybetli
Asil
Yaman bir kadındı
İskoçyalılara benzetirdi
Anasını..
.
İki damla yaş yanaklarından
Dudaklarına doğru
Süzüldü
Kendi kendine tebessüm eti
Bu hayta son tebessümü idi
Ve oracıkta
Can verdi
Mir bedirhan.
Cesedinin başına gelen eşkıya
Elini kanlı gülmeğine götürdü
Cebinde bir miktar para
Söndürülmüş tütün sigarası
Ve birde sıkılan kurşunun delip geçtiği
Mektup.
Mir bedirhanın açık kalan gözlerine baktı
Elleriyle gözkapaklarını usulca kapattı
Dudaklarındaki
Hayatta son gülümseyişini fark etti
Nedense onu sevdi
Kendi kendine kızdı.
Roger
İşlediği onca cinayetten sonra
İlk kez kurbanına
Karşı tuhaf bir
Duyguya kapılmıştı
.
siyasi suçlara karışmıştı
çocuk yaşta ailesini terk etmişti
yaşama dair tespitleri vardı
Rogerin.
Onun için aile evlilik
Bir lağım çukuru idi
Sev ama başkası içinde
Anlam ifade etsin diyordu.
Çocuğuna, eşine, tutkularına,
Böylesine anlam verdiğin bir
Yaşam
Sırdan sunulu bir yaşamdan
Başka bir şey değildi.
Bireyi olması gereken realiteden
Koparıyor bir paçavra haline getiriyor
aşkımdır sevgimdir,
Diye,yırtınan durumun
Basit bir iç güdüsel yaklaşım olduğunu
Fark edildi.
Köleleştirici yaşam biçimi dediği
Bu idi.
Her türlü fiziki ruhi yıpranmaya
Götürüyor.
Bireyin kendisine ne yapması gerektiğini
Kendisini daha iyi nasıl yaşatacağını
Karar veremediğini düşünüyordu.
Yaşamı açma savaşında istenilen
Rol oynanamıyordu.
Çürümüş çökmüş
İlişkiler batağında
Hayallerindeki insanı düşlüyordu.
Özgürlüğün olmadığı yerde
Aşktan asla bahsedilemezdi
Onun için.
Yaşam,
Mutfak
Lavabo
Yatak odasın üçgeninde
İnsancıklar manzarasıydı.
Evlilikler de zamanla
Duygular yaşlanır
Paylaşılan hep suskunluklardır
Anlat der
Anlatacak hiçbir şey
Kalmamıştır
Her gün sorulan yanlış sorulara
Verilen yanlış cevapların
Nakaratıdır
Boya küplerine banıp banıp
Ruhlarını fahişece birbirilerine
Pazarlarlar.
Saçma sapan düşünmeye başladığını
Anlamaya çalıştı.
Ve kendini o tuhaf düşüncelerde
Sıyırdı
Rogerin ceza evinden ikinci firarı idi
Titriyordu
Mektubu okumaya
Karar verdi.
Mektup Mir Bedirhana babası tarafından
Yazılmıştı
Ve şöyle başlıyordu.
Rahman ve rahim olan Allahın adıyla
(Siz kendinize ulaşılamayacak kadar yüksekten
kaleler ve surlar yapsanız dahi ölüm gelip sizi
mutlaka bulacak. Her nefis mutlaka ölümü
tadacaktır) ayetiyle başlıyordu.
Mirim
Bilmiyorum beni af edecek misin?
Sana layık bir baba olmadım
Seni çok ihmal ettim…
Hiç değilse yüzüne söyleyemediklerimi
Sana yazıyorum.
O güzel yüzün bir an bir saniye
Aklımdan çıkmadı.
Küçükken annenle ben üzerine
Titrerdik
Sen hasta olduğunda bizde hasta olurduk
Çoğu kez geceleri kalkıp
Usulca üzerinden kayan yorganı örterdim
Tanrıya şükrümü secdemi artırırdım
Senin gibi bir yiğidi bana sunduğu için.
Gözlerin zeytin siyahı
Yüreğin bir çocuksu kadar masum
Atik bir cengaverdin.
Şimdi kim bilir nerde ve ne yapıyorsun
Bilmiyorum.
lakin bilmeni istediğim tek şey
Seni hala çok sevdiğimi.
Hep dürüst olmaya çalıştın
Sana tavsiyem hep dürüst kal
Açık ve kararlı ol
Asla ihanet etme.
Bir genç kızın gülüşüne aldanıp
Kendini sakın kirletme.
Helalinden başkasına
Göz dikme.
Yoksulu doyur
Yetimi korumaya çalış.
Kendinden unuttuğun bir takım yanlarını
Başkalarında bulduğun an
Duygularına yenik düşüp
Nefsine uyma
Rabbine secdeni artır
Şükür et.
Rabbinle aranı asla bozma
Onun ipine sımsıkı sarıl
Zira tek kurtuluş yolu bu
Sakın aklından çıkarma.
Verdiğin sözü tut
Asla yalancılardan olma
Ve hiç kimsenin
Evetini yada hayırlarını
Kabul etmek zorunda
Olmadığını anlamaya çalış
Sakın anlaşılmamak için
Çaba sarf etme.
Çünkü anlaşılmak istemeyenlerin
Tek amacı bu
Hayran kalınmak.
İnsanın doğasında
Ulaşmadığı anlayamadığı
Şeylere derin bir hayranlık duyması
oysa hayrancılık duyguları
İşporta tezgahlarında
Çürük bozuk malları ayırıma
Benzer.
Kim bilir kardeşin Roger
Ne durumdadır.
Keşke yıllar öncesi gibi
Hep bir arada olabilseydik
Diye mektup uzadıkça uzuyordu
Rogerin gözleri fal taşı gibi açıldı
Beyninde şimşekler çaktı
Gözleri karardı
Yüreği daraldı
Ve çığlıklar atmaya başladı
Oturup kardeşine
Ağıtlar yakmaya başladı
Ne yaptığını anlamıştı
Fakat iş işten geçmişti.
Kabil, Habil'i öldürmüştü.
Habil'in cansız bedeni yerde yatmaktaydı.
Kabil'i bir düşüncedir aldı.
Habil'in cansız bedenini ne yapacaktı?
Daha önce böyle bir hâdise vuku bulmamıştı, ölen insanın
bedeni ne olacaktı?
Kabil şaşkın vazıyette ne yapacağını düşünürken,
başının üstünde dolaşan kargaların sesi onun düşüncelerini dağıttı.
Karga sesinin geldiği yöne baktığında,
iki karganın kıyasıya bir mücadele içinde olduğunu gördü.
İki karga cansiperane kapışmışlardı.
Derken ikisi birlikte yere düştü,
biri diğerine son darbesini de indirdi
ve darbeyi alan karga cansız olarak yerde hareketsiz kalakaldı.
Kavgayı kazanan karga, gagasıyla yeri eşelemeye başladı, eşeledi, eşeledi…
Ölmüş karganın bedeninin sığacağı kadar bir çukur kazdı.
Sonra da gagasıyla ölü kargayı çukurun içine çekti.
Sonra eşelediği toprakla, çukurdaki ölü karganın üzerini örttü.
Uzaktan karganın yaptıklarını dikkatle izleyen Kabil,
karganın kendisine verdiği dersi almıştı
almasına ancak akılsızlığına da yanıyordu.
Nasıl olmuştu da bu kadar basit bir hâdiseyi düşünememişti.
Oturduğu yerden kalkan Kabil, bir çukur kazmaya başladı.
Kazılan çukur Habil'i alacak seviyeye geldiğinde,
Habil'i çukurun içine attı ve üzerini toprakla kapattı.
O esnada beklenmedik bir sürpriz oldu
Roger için.
Yılarca aynı safta yer aldığı yoldaşlar
Silah sesini duymuş, izini bulmuşlardı.
Arkadaşları artık ona düşmanca bakıyordu.
Hikayesi uzundu.
Ne talihsiz andı.
Emir verildi üç kişi birden üzerine yürüdü
Elini arkadan bağladılar rogerin.
Gözlerini de.
Yaz dedi komutan
Tutanak hazırlandı
Adı: Roger
Kod adı: azad
Doğum yeri Ağrı
Suçu: ihanet ve itirafçılık.
Ölüm saati ve tarihi: …………
Namluya kurşun sür dedi komutan
Emir yerine getirildi
Son isteğin nedir diye soruldu rogere
Boğazına hıçkırıklar düğümlendi
Bir şeyler anlatmak istiyordu
Bağırmak yada……
Ama hiçbir şey yapamıyordu.
Bacakları,
Titriyordu aslında.
Belli etmemeye çalıştı korkaklığını.
Bir çekirge kadar bile ömrü kalmamıştı.
Usulca gözlerimi açın diyebildi
Gözlerini açtılar.
Mir bedirhanın
Üzerinde çıkan tütün sigarası aklına geldi
Cebimde bir sigara var yakıp verin bana dedi.
Son isteği yerine getirildi.
Söndürülmüş yarı sigarayı dudaklarının arasına
Tutuşturdular.
Derin bir nefes çekti..
Bir daha bir daha.
O sigaranın hiç bitmesini istemiyordu.
Nerden bilecekti yarım bir sigaraya
Bu kadar sığıntı duyacağını.
İçi parçalanıyordu.
Ve nihayet sigara bitti dudaklarını
Yakmaya başladı.
Gözlerini tekrar bağladılar
Ateş dedi bir ses
Kurşun yağmuruna tutuldu roger…..
Rogerin son çığlıklarını
Kimse duymadı
Tek duyan korkudan
Uçan kargalar olmuştu.
İnsanın döktüğü ne ilk
Ne de son kandı..
Kayıt Tarihi : 16.3.2007 18:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (5)