Apocalyptica 'Nothing else matters'ı çalarken, bir djarum sigarası ağzımda. Bilgisayar ekranının yarattığı son ışık da kendiliğinden sönünce o küçücük kız çocuğu ile yalnız kaldım odada, sigaradan çıkan karanfil ve tarçın kokusunun ortaklaşalığında sarınmış olarak.
Yapayalnız ama yüreğimde onlarca insan.
O kimseleri yanımda götüremediğim dağın arkasında, yine de yapayalnız.
'Sarı gelin' çalmaya başladı Minyatürler’den.
Keman sesinin hiç sırası değil şimdi...
.....................
Ya da tam sırası.
İçimi dağlıyor yükselen ezgi.
Yıllar öncesinden bir sahne canlanıyor gözümde; bir bahçe Diyarbakır’ın sıcağında... Evimizin bahçesi sözde, ama hafızamda tekrar kontrol ettiğimde görünen o ki; bir bahçe sadece...
Konuşan kadınlar ve yanlarında o minik çocuk oyun oynuyor. Bir ses:
- Ne güzelmişsin sen, ne şirinmişsin böyle!
Kocaman gülümseyen bir ağız...
Ve ekliyor bu güzelliği vurgulamak için, kadın:
- Seni oğluma alayım, kaçırmayayım.
Tam bu sahnede, tekstte olmaması gereken buz gibi bir ses duyuluyor. Bu tatlı tınıyı eziyor, paramparça ediyor küçük kızın belleğinde:
- Benim bir torunum var ki, gözün kız görsün.
diyen babaannesinin sesi; sanki o torunu değilmiş gibi...
Öleli yıllar olmuş bu kadına artık söylenecek söz yok bu noktada. Yapılacak bir hesaplaşma yok. Ama onu her hatırladığımda, boğazıma oturan yumruyu çözmenin yolu; konuyu asıl görülmeye değer bulunan toruna söylemek olabilir mi, diye geçiyor aklımdan. Bu konuşmadan bile haberi olmayan diğer küçük kızla paylaşmak belki geçmişi; daha da gecikmeden hayat karmaşasında.
Yıllar yılı karşı cephelerde gibi bize dayatılmış konumlarımızı sorgulamak, belki de birlikte...
Aynur Uluç
Karşın / Sayı 1 / 2007
Aynur UluçKayıt Tarihi : 4.10.2004 19:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bazan bir müziği bahane ederek kuş sürüsü gibi dalarlar odamıza, bazen annemizin verdiği ve yediğimiz bir madlen çikolotayı öne sürerek gözlerimizde yaşa dönüşürler. Kimi zaman da artık tam unutmuştum dediğinizde Van gölünden tuz kalıpları ile sandıkla içinde gelmiş çiroz balığın köz üzerindeki gözleri ile hesaplaştırır siz hayatla.
Ve nedense bize inat ihtiyarlamayan bir yanımızdır bilinç
yani içimizde yıllarca taşıdığımız, en ince ayrıntısına kadar düşündüğümüz şeyler ve onların kahramanları.. aynen yaşamışsındır.
Yoksa bunların hiç biri yaşanmadı da ben mi sanrıya kapılmıştım yok eğer öyle değilse bu insanlar kim, kafamın içinde, geçmişimde dersin kendi kendine..
Garip oldum anlayacağın..
En sonunda biz de bize kalıyoruz. Güzel güneşli bir sabah gibi uyanıp, gece yattığımız çarşafı pencereyi açıp güneşe, havaya silkelemek herhalde..
Koca koca insanların başına gelince çok da etkilenmiyorum da çocukların hele kız çocuğunun bu türden (sevgisizlik, ikinci plana atılma hissi, itme kakma..)şeyler başına gelince...
canım, hakettiğin sevgi denizlerinde boğulasın inşalllahhh:))))))))))))))))
Seni seviyorum
Kutluyorum sizi. Saygılar. Mehmet Nacar
TÜM YORUMLAR (9)