Ahhhh kaynana dili!
Her büklümün ömrümün törpüsü gibi.
Sen soğuğa inat salkım saçak sarkarken aşağı,
ben yaralarımı düşünmekteyim zarı zarı.
Kaynanamın diliyle iğdiş ettiği duygularımı düşünüp cedelleşmekteyim,
ömrümün törpüsüyle cebelleşmekteyim.
******
Yaralıyım a dostlar ben, uzun bitme bilmez dillerden,
Samatyadaki keyfe keder salkımsaçak şekillerden.
Samatya sardunyaları sever, bense çilli begonyaları.
Begonya bu, hani mutlu mes'utsa saymaz yerinde,
sarkmaz aşağı, diklemesine büyür afillice
Serpilir Onun gibi sessiz, gururlu ama bir o kadar da nazenin.
[İçimde dil yarası, gözümde İstanbul havası,
gönlümde ahh Samsun cıgarası.]
Martın birinci günü bu gün.
Hani börtü böceğin canlanacağı,
kedilerin oynaşacağı,
kaynana dilinin daha da uzayacağı günler.
Dil acısı düştükçe içime,
İstanbul’un mütevazı mahallelerindeki kaynana dillerini yolasım var.
Martı getirmek için Şubattan çalan eyyy aşüfte bahar!
Karlar yağsın biraz daha, donsun diller, çalmasın ziller.
Ey Mart, sana reva kazmalar kürekler,
Sen soğut ki iklimi, sus pus olsun kaynana geçen dilekler…
Ey pencere kenarındaki mintax kutusu,
Düş aşağı bütün kurumunla…
Ey kabusumun dili,
Kuru yok ol, bırak hayallerimi…
ahmed emin fidan / samatya istanbul
01/03/2009
Kayıt Tarihi : 5.8.2013 23:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!