Minnet eyledikçe aksine döner
Etmeyelim çark-ı devrana minnet
Geceler muhabbet şem'ası yanar
Hacet değil mah-ı tabana minnet
Ezberden okuduk aşk kitabını
Anladık sofunun her sevabını
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Doğu Anadolu ağzında ses göçüşmesine sık rastlanır:'toprak-torpak,memleket-melmeket,kirpik-kiprik...vs.'şeklinde ünsüzler yer değiştirebilir; hatta 'r 'sesi vurguyu çektiği için ahenk sağlamak amacıyla çoğu zaman ikinci sıradaki 'r 'sesi bir önceki ünsüzle değiştirilir.
Şairin 'merhem' yerine 'mehrem' demesi biraz uyak zorlaması olmuş; ama bizim oralarda da (Kahramanmaraş'ta) sözcüğün bu tür söyleyişlerini duydum.
...................................................................................
Şiire gelince,
Efendim vakti zamanında Erzurum'da bir köy odasına kırk kadar misafir gelmiş.Sohbet muhabbet derken bir ara vatandaşın birinin cüzdanı çalınmış.Adamcağız nasırına basılmış gibi bağıradursun muhtar odanın kapısını kilitleyip:
'-Bakın ağalar,bu cüzdan bu odada birinizde.Şimdi Kur'an-ı Kerim getirir el bastırırım hepinize, lütfen ışığı söndüreyim de cüzdanı meydana atın.'demiş.
Misafirler:
'-Tamam muhtar biz varız,çiğ yemedik ki karnımız ağrısın,getir Kur'anı el basalım.'demişler.'
Muhtar gitmiş, birazdan elinde kocaman bir Kur'an-Kerim olduğu halde içeriye girince hırsız:
--Tamam,cüzdan bende buyrun,demiş.
Ahali hırsızın bu tavrına bir anlam verememiş.Muhtar:
-Ne oldu da itiraf ettin, az önce getir Kur'an'ı el basayım diyordun?
Hırsız süklüm püklüm:
-Gardaşım ben sizin ufak tefek küçük bir hameyli Kur'an-ı Kerim getireceğinizi sandım,bir metrekare Kur'ana da el basılmaz ki maazallah çarpar adamı. demiş.
...............................................................
Ha ne diyorduk,seçici kurul işi öğrendi.Nerede baba şiir var getirip koyuyor önümüze:'Erkekseniz aksi bir şey söyleyin'der gibi.Eee ne yapalım bize de bu şiirler karşısında susmak düşüyor.Nur içinde yat DERTLİ baba.
Muhabbetle güzel insanlar.
ne güzel anlamlı ahenkli . kutlarım
Şiir'den şiir olduğunu anlıyor ve severek okuyor insan seçenlere teşekkür ederim Allah devamını göstersin şiirin güzelliği şairi intikal etse dahi ışık saçıyor bazı şiirler farsız araba gibi Allah güzel işler yaptırsın şair'ede Allah rahmetiyle muamele etsin
Sevgili Halide hanım, tesbitinizde yüzde doksan dokuz haklı olabilirsiniz...Dizenin sonunda merhem uygun gibi görünüyorsa da, halk ozanı olan aşık dertli'nin bu şiir'inin son dörtlüğünde namahrem, mahrem kelimeleri çok geçiyor...Ben de araştırdım bir iki yerde mehrem kelimesine rastladım...Ozan dostunun sırlarını gizlediği anlamında söylemiş olamaz mı? İddia etmiyorum ama, kesin konuşmak için biraz daha araştırcı mı olmak gerekir hoşgörünüze sığınarak ve aslını öğrenmek babından soruyorum...Bana cevap vermeyebilirsiniz burası karşılıklı sohbet veya atışma yeri değil bunun bilincindeyim...Şiir'le atışma olabilir...Maksadım üzüm yemek, bağcıyı dövmek de değil...Sizin birikimlerinizden eminiz ve şiirleriniz de müstesnalık arzediyor...hakkınızı helal edin...
Ne güzel bir şiir....Allah rahmet etsin.Teşekkürler seçici kurul.
* Hatırlayıp Sorar M'ola Halimden
Hatırlayıp sorar m'ola halimden
Kirpikleri kara,kalem kaşlı yar
Zikri, fikri gitmez benim dilimden
Anadan gülmedik, garip başlı yar.
Aşk atına binmiş olsan yarışmaz,
Gözüm kanı deryalara karışmaz
Çoktan beri küsülüdür barışmaz
Benim ile mercimeği taşlı yar.
Dertli, zelil -sefil gurbet ellerde
Beyhude şöhreti gezer dillerde
Paşam gelir diye gözü yollarda
Elleri kınalı gözü yaşlı yar
Aşık Dertli
.../..Âşıklar dertlidir.. dertli.../...
Dost derdinden buldu derdine mehrem
Dertli etmez gayrı dermana minnet
Sonunda derdine dermanı yine derdinde bulmuş
Allah u alem sapıklıktan kurtulmuş.
Dert deyüp geçme dertdedir derdinin şifası ne malum?
Tutmasa elimden Hak bilmem ki ne olur ne olur benim halim. F.K.
Allah rahmet eylesin.
Eyvallah, Aşık dertli eyvallah! Onu bulan neyi kaybeder?
Onu bulamayan neyi kazanır?
'EVET SULTAN-I KAİNAT BİRDİR! HER ŞEYİN DİZGİNİ ONUN ELİNDE, HER ŞEYİN ANAHTARI ONUN YANINDADIR! ONU BULSAN; HER MATLUBUNU BULDUN, HADSİZ MİNNETLERDEN, KORKULARDAN KURTULDUN!'-Bediüzzaman-
Sana ve senin gibilere binler rahmet ey şair!
Şiir okudum, seçici kurula teşekkürler
ama aması var noktalama işaretleri yok şiirde
Bir de sonuncu kıtanın üçüncü mısrasında 'mehrem' değil 'merhem' olmalı
Bu şiir ile ilgili 49 tane yorum bulunmakta