Mini roman arkası yarın

Yüksel Nimet Apel
2962

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Mini roman arkası yarın

YAŞLI GÜVERCİN EVİ. miniroman

YAŞLI GÜVERCİN EVİ

MİNİ ROMAN

Adı dilimin ucundaydı bu güzel bahçede; bahçemde eksik olan ağacın adı!!!Neydii neydi neydi hah buldum
Evimden iki basamakla çıkılan bahçenin solunda dip tarafda bir vişne ağacı vardı

Sağ tarafa üzüm asmasından biraz uzağa bir Manolya ağacı çizdim

Mis gibi koktu ortalık; mis kokulu temiz havayı derin derin çektim içime

Bahçe güzeldi, hava güzeldi

Yaz geliyordu adım adım ilerleyerek içim kıpır,kıpırdı

Salona girdiğimde gözüm cama ilişti,orda öyle zikreder gibi mutad seslerini çıkararak sallanıyordu

Beraber yaşlanmıştık, günbegün o pencerenin dışında ben cam önünde
guut guut gut

Bahçe dedim de aklıma geldi,Vişne ağacı kendinden umulmayacak kadar uzun bir boya sahipti, yaz gelince çocuklar alt dallarındakini bitirir, el uzanamadığı için vişneler sadece tepelerde kalırdı Onu da toplayan annesine reçel yapsın diye götüren iki numaranın gözü açık oğlundan başkası değildi

Oysa evim bahçe katı olduğuna göre meyvelerde benim de önemli bi payım yok muydu ama nerde hak gözeten

Bir süre dolaşıp Defne ağacının yanına gittim dallarını elledim yokladım kokladım yapraklarını ne güzel bir ağaçtı

Gül hatmi de vardı, başka da bir iki cılız fidan, çiçekler

Balkonumun sol tarafında üst kattan sarkan çardak asmasının gölgesi için bile minnet duyulacak kadardı ve bütün kiracılara yetecek kadar da ürün verirdi

Yaz akşamları altında mangal yakar sofra hazırlardık

İçeri girdiğimde hemen hemen karanlık basmış akşam olmuştu

Salonun loşluğunu televizyonun ışığı aydınlatıyordu

Annemden yadigar sandığımın üzerini boş görünce kendi elimle yaptığım yamalı bohçayı örtüp, üzerine iki şamdan çizdim

Erenköy günlerimle farklı zamanların anıları birbirirne karışmıştı, efkarlanmıştım

Akşamın bu saatinde yapılacak bir iş yoktu hayallere dalmıştım kuryenin kapıya bıraktığı paketin içinden hayali ellerimle çıkardığım yüksek ökçeli dolgu beyaz tabanlı lame pabucu da koleksiyornuma katmıştım

Salonun bütün ışıkları yanıyordu, kaplumbağasıyla adam Heri, kedi heri ortamı ısıtmaya yetiyor, ortalık bir hayli şenlenmişken; kedinin mırıltıları ise beni başka zamanlara çocukluğuma götürüyordu

Kalabalıklar içinde yalnızlık, yoktu öyle üç kuruşa beş köfte!!!
Yalnızlık lükstü; pahalıydı!

Yine argo konuşuyorsun
-guut guut guttt gutt

Beraber yaşlanmak güzeldi, sevgililer; sevgililerine evlenme teklifi edecekleri zaman seninle beraber yaşlanmak istiyorum diyorlardı
yeni trent buydu

YAŞLI GÜVERCİN EVİ; bu benim yeni mini romanımın adı

Bir süredir Herri ile yazışıyorduk, o ingilizce yazıyor çevirmenler türkçeye çeviriyor ben de kendi lisanımla, dilim döndüğünce bir şeyler karalıyor, beğendiğim fotoğraf, kartpostal gbi objeleri paylaşıyordum

Bir mesajında bir gün bana Türkiye’yi merak ettiğini yazdı Gelmek istediğini ve benim ona yardımcı olup olmayacağımı sordu Neden olmasındı

Methini kimlerden duyduysa bana sık sık sorular soruyordu Ülken nasıl bir yer diyordu Ben de cevap beklediği sorularını yanıtlamaya çalışıyordum

O resmin adamı olmayıp başka biri sorumsuz, serseri biri de olabilirdi

Sezgilerim genellikle yanıltmazdı beni ama bakalım ne olacak sonu hayırlı olsun diyordum

Nasıl olsa hayali bir artı bir kiralık bir evim vardı
Şefkat oda merhamet sofa

-olur olur bay Heri, bir artı bir kiralık evim var bir kaç aylığına kiralayabilirim size

guut gut guut guut
-sus ihtiyar suus!!!

Demez olaydım keşke

Tedrigin duruyordu
-neyin var

Hava serindi üşümüş olacağını düşündüm, güneş alan pencerenin yanına götürdüm

Bir çok evim var, lakin para çalışmaz para bizde espri kaynağıdır

Çok fazla kira almam diyorum ama bir yıllık peşin verebilirsen daha uzun süre de kalablirsin, artık senin isteğine bağlı

-Madam yücel ne yapacak parayı sen

- küçük bir araba alacağım kendime kırmızı
hemen oracığa kırmızı bir araba çizdim

-birikmiş biraz param var da!!
-tamam ben geliyor sen beni karşıla benn yabancı
***

Heri geleli beş koca yıl geçmişti
Türkçeyi oldukça çabuk kavramıştı

Adam Heri, kedi heri hep birlikte bahçede kahvaltı yapıyorduk müştemilatın kapısına doğru yürüdüm, oraya kocaman bir piyano çizdim

Müzik başlamıştı

Bana öyküler yazdıran sabahları piyano sesiyle uyandıran komşuma minnettardım

Heri iyiden iyiye kendini herkese sevdirmişti, herkes bir gün ya memleketine dönerse diye endişeliydi

Fakir dostuydu o
O koca yürekli adam çocuk gibi, her zaman gülümseyen çocukların Heri abisi dertlilerin dermanı iş bitiren her şeyini paylaşan muhteşem biriydi

Öyle ki mahallenin sevimli delisi Cemil’le bile bir dostluk geliştirmişti aralarında
Zaman zaman onu evine alıyor yıkayıp paklıyor temiz giysiler giydiriyordu

Lakin burda kal artık gitme gibi gereksiz yere onu tedirgin edecek davranışlarda bulunmuyor, onu sıkboğaz etmiyor gidip gelmelerine pozitif bakıyordu

Cemil alışmıştı sokaklara, evlerde havasızlıktan bunalır hafakanlar basardı kendine

Bildik bir hikayeydi onunki; sevdiği kızı kızın ailesi vermeyince genç adam bu hallere düşmüştü

Üstelik - sen kimsin de kızımızı istiyorsun diyerek reddetmekle kalmamış bir de hakaret etmişlerdi

Her birimiz kendi arzumuzla, öz benliğimizle kendimizin dizayn ettiği kafeslerde ömür tüketirken zaman da alıp başını gitmiş, zaman da yaşlanmıştı

Kafeslere kapatmıştık kendimizi çıkamıyorduk Kimimizin altın prlanta yakuttan kimimizinse bakırdan gümüşten kafesleri vardı

Havasızdık bunalıyorduk ama ne bir kimse kapımızı açıyor ne de bizler kıramıyorduk zincirlerimizi

guut gut

Bir gün fena halde kızıp azarladım; akşama kadar gut gut guut susmadı bir türlü

-Özür dilerim İbrahim bey özür dilerim bindefa yüz bin defa ne olur affedin beni

-guut guut gut

Bu kez teşekkür ediyordu, duygulanmıştı, onu azarlamam gururuna dokunmuştu
Uğursuz derlerdi güvercinlere, oysa barışın sembolüydi o güzelim kuşlar

Çok ağır konuşmuştum; - ölmedin gittin, yerin yok yurdun yok yaşlı bunak ne demeye yaşıyorsun demiştim

Hergün onlarca genç ölüyordu, yaşlılar haşa rabbimden yaşlılar; hatta canlarından bezenlerse yerlerinden kımıldamıyor eski zamanlardaki gibi torun bakmak gibi işlevleri de olmadığından çok yaşamakla kendilerini adeta suçlu gibi hissediyorrlardı

Kimilerine göre Allah’ın gücüne gitmesin yerlerini adeta tapulamışlardı

Bu yüzden hor görülüyor, adeta bunlar ne zaman ölecekler diye beklerken kendi atilerini düşünmüyorrlardı bile

Onlar için önemli olan andı

Yer çekimi yavaş yavaş toprağı ayaklarımızın altından kaydırırken şaşırmaktan kendimi alamıyordum

Acımasız vesveseli düşüncelerim beni günaha sokacak endişesiyle bol bol dua okuyor ancak dualardan aldığım güç ve ferahlıkla nefes alabiliyordum
***

Heri beş yıllığına turistik bir otelin işletmesini almıştı

Artık buraların yerlisi gibi eş dost sahibi olmuş herkesin yardımına koştuğu aranan sevilen biri olmuştu

Son günlerde mahallede kulaktan kulağa yayılan bir söylenti dolaşmaya başladı

Şimdi de Heri’ye olan sevgilerinden madem burayı bu kadar sevdi yerleşti, bizlerden biri oldu!!!

E eee
-dinini de değiştirsin işte şöyle yaparız böyle yaparız ona aklı başında bir hatun buluruz gibilerinden söylentiler yakıştırmalar

Oysa her şeyin bir usulü erkanı vardı öyle ulu orta konuşulacak şeyler miydi bunlar

Bir çoğu onu sevdiklerinden iyi kallpli ama, kendi doğrularının doğru olduğunu var sayarak iyi bir şey yaptıklarını umuyor vaktini bekliyorlardı

Bu temiz yürekli mahalle halkı komşularımız dostlarımız her biri bir görev üstlenmiş kimi muhtar, kimi kaymakam kimi de safiyane mahallenin valisi konumunda hissediyordu kendini

Heri’nin bir iki sevmeyeni de yok değildi; uzaktan kıskanç önemsemeyen bakışlarla bakar yakınımıza yanaşamazlardı

Ben, bak hele şunların yaptıklarına bakın : bırakın insanlar inançlarını yaşasın istediği gibi yaşasın diye düşünürken, Heri bir gün bana

-Madam yücel ben sana bır şey söylıyecek

-söyle Heri

-Ben müseleman olmak istiyor, ne olacak

-Ooo Herii çok güzel sen şimdi bir de Türk kızı eş istersin ne iyi olur

-eş nasıl bir şeyy

Yani bir madam deyip yüzüğümü gösterince, tatlı tatlı güldü

-Yoo dedi benim hanım var madam bir de kiz çocuk; ama ikisi de hasta
ben istiyor müsleman olup onlara dua etmek

Ben bi kere Kur’an sesi duydu müzik çok güzel kulak için

-Heri çok güzel ben sana yardımcı olacağım

Peki sen eşini ve kızını onları neden getirmedin diye sordum

-Ellerine parmağıyla benekler çizerek deri hastalığı olduğunu işaretlerle anlatmaya çalıştı

-Burada şifalı kaplıcalar var doktorlarımız da çok iyidir, bir an evvel çağır aileni
diyince

Yaşlı bilge güvercinimiz İbrahim yine gut guut gut . iyi iyi iyi der onaylar mıydı diye düşünedururken boğultulu bir sesle goork goork diye sesler çıkarmaz mı Biz koptuk tabii, gülmekten kırıldık

Sonra Heri üzgün bir ses tonuyla - şimdi olmaz kiz okuyor dedi

Heri mahalledeki esnafla da iyi ilişkiler kurmuştu

Hacı Musa, muhtar Ramazan; mahallenin çaycısıyla berberiyle kırk yıllık dost gibi sıcak ilişkiler içinde yardımseverliğiyle saygı duyulan içimizden biri gibi olmuştu

***

İğde kokularının bayıltıcı kokuları eşliğinde yaz akşamları sokakta gölge bir yere bir masa çizerdim; sonra sırasıyla Heri’yi, İbrahim’i Heri’nin karısını kızını çizer rengarenk boyardım

Çay içerdik, Mustafa’ların gelin kızı Hacer’in kallavi bol köpüklü kahvelerini içer fal kapatırdık

Heri’ de- bak bakaim benım hanim ne zaman gelecek derdi gülümeyerek

Onu bir çağıran olmuştu Mevlana’da gel geel kim olursan ool gel demiyor muydu
Ona biri kancayı takmış taa Amerika’lardan buraya sürüklemiş getirmişti Kimlere rehberlik yapıp kimlere delil olacaktı bilinmez

Sonunda Heri bütün geleneksel şartları islama uygun bir şekilde yerine getirip emsallerinden örneklenerek müslüman oldu

Ona önerdiğimiz isimlerden Harun ismini beğendi

Ben yine de hala Heri demekten vaz geçmiyordum
***

Bir süre sonra Heri işletmesini aldığı oteli satın aldı

Heri’yi hiç o günkü gibi görmemiştim

-Madam madam benım aile yarin geliyor

-sevimdim Heri gözün aydın
-evvet benım gözün aydın çok özledi çook

-adı ne Heri

-kim adı

-kızının
Esmeralda

-aa ne güzel bir isim, Herii ben pazara gidiyorum bir şey ister misin

- Tabii ban yemek yapacak benım hanım, evet evet lutfen hani siz acur diyor onin turşusu

-ay sen çok yaşa Heri onun tazesi de var pazarda, alırım sen yeterki iste ben de pişiririm

-Yook ban yapacak kendi eli

***
Gitmeden önce sahildeki siteye uğrayıp bekçiden anahtarı aldım Bir öğleden sonranın süküneti hakimdi boş eve

Uzuun bir süre anılarla başbaşa kalmak iyi gelmişti bana

Derviş tekkesi gibi hissettiğim evin salonundaki amerikan barın yanına gülen bir yüz ekledim

Çorçil huzurludur diye umudettim

Antalya’ya ses hızıyla ulaşıp mezar taşına bir çarpı koydum

Benim de sonunda bahtım açılmış yıllar yılı önce Amerika’ya gidip yerleşen dedemden büyük yüklüce bir miras kalmıştı

Bindiğim ucak içimde uçmak korkusuyla yavaş yavaş havalanırken Heri hala el sallıyordu

-Çabuk dön diyordu seni özleyecek Erdemli madam Yücel herkes seni özleyecek çok

Kuşların cıvıldaştığı leylakların mis gibi kokularıyla çevreyi sardığı Nisan ayıyıdı
Herkes kendini dışarı atıyor gezmelere pikniklere gidiliyordu
Heri de nöbetleri olmadığı zamanlar bize katılabiliyordu

Bir gün Heri kcağında bir bebekle geldi

-Heri o da kim
-kim ne madam

-yani o bebek kimin
-ben bebek buldu madam

-ilahi Heri yollara bebek mi serpiyorlar bez bebek mi o

-çocuklar okul bahçesinde buldu getirdi bana
-ayy aman Allah’ım Herii getir bana getir üşüyecek bebek

bebeği bana doğru uzatarak

-yook madam hava sıcak üşümeycek bebek, biz ona iyi bakacak
Kendimi tutamamış göz yaşlarına boğulmuştum

Bebeği kucağıma alıp hırkamla sarıp sarmaladım bir de güzeldiki onu sokağa bırakan şartlara, merhametsiz anne ve yakınlarına küfür ediyordum içimden

Mahalleli başımıza toplanmış her kafadan bir ses çıkarken, Heri sakin sesiyle:

-Durun ben alıyor o bebek ben bakacak, ban evlat yapacak

Bir sesizlik olmuştu, yani o gün; Dilaran'ın yaşamı o gün başlamıştı

Bize göre Dilara o gün doğmuştu onun doğum tarihi o gündü ve emin ellerdeydi

Heri’nin eşi Emmy ve kızı Esmeralda geldiler sonunda

Heri de onlara, siz de müslüman olun diye baskı yapmadı, onlar zaten son derece sakin, barışçıl; sevecen sevgi dolu;adeta islamiyetin nuruyla nurlanmış birer melek gibilerdi

Heri melek gibi değil miydi, son zamanlarda gözlemlediğim kadarıyla son derece sabırlı yardımsever halleriyle, hele de Dilara'ya olan o babacan sevgisi ve ilgisiyle melek sıfatını en çok o hak ediyordu

O iyi bir adamdı tabii ki bir melekti kendi isteğiyle seçmişti islamiyeti

Kimsenin yönlendirmesine baskısına maruz kalmamıştı

Esmeralda oteli Erdemli’nin en güzel oteli olmuştu akın akın turist geliyordu

Amerika’dan İtalya’dan Almanya’dan gelen turistler bir daha geleceğim deyip memnun ayrılıyorlardı

Heri mahalleden, özel tanıdıklardan bir çok gence onların yıllarca dostluklarını test etmiş olmanın güvencesiyle otelinde iş vermişti

Bana kalırsa isabetli kararlar almıştı

Daha önceleri maksatsız gayesiz geçen hayatıma Tanrı, Heri gibi birini göndermiş olmalıydı

Onun hümanizmi miydi beni ayakta tutan ki o sadece bana değil herkese iyi gelmişti
Daha önceleri günlük meşgalelerle dedikodularla boş geçen saatlerimize biri bir el atmış bizlere hayatın bir başka güzel yüzünü göstermişti

Ön yargılarımız, küçümsemelerimiz eşyaya görünüşe verdiğimiz içi boş yaklaşımlarımız, yıkıma giren devasa bir bina gibi yerle bir olmuştu

Heri Dilara için yatılı bir sütanne bulmuştu, gayet iyi bakılıyordu, çok sevimli sakin bir bebekti

Hepimiz onun çevresinde seferber olmuştuk annesinden veya bir yakınından henüz bir haber yoktu

Yıllar yılları kovalamıştı, her şey yolunda düzenli seyrederken Emmy ani bir kararla Amerika'ya gitti çocukluk arkadaşıyla evlendi

Son zamanlarda sanırım, muhtemelen; Diara'nın varlığı sorun oluyordu ki bu yüzden sık sık Heri ile Emmy tartışıyorlardı

Heri için çok üzülmüştüm, o da belli etmiyordu; ancak belli etmese de çok üzgündü

Buna rağmen Emmy'nin yokluğu pek de belli olmadı, kısa sürede adı unutuldu

Ben de hassasiyetini bildiğimden konuyu açmamaya gayret ediyordum

Esmeralda'yla çok daha iyi anlaşıyorduk

Türkiye'yi çok sevmişti ve her yeri gezip görmek yeni insanlar tanımak istiyordu

Katıldığ Ege ve Akdeniz turlarıyla hemen hemen görmediği yer kalmamıştı

Sonunda onu da uçuracaktık kafesten, ne de olsa evlenme yaşı gelmiş genç bir kızdı

Heri'nin başını kaşıyacak vakti yoktu, kızına aşırı bir ilgisi ve sevgisinin olduğu her halinden belli olsa da baba kız pek bir araya gelip konuşamıyorlar Esmeralda ise hep benim fikrimi alıyordu

Bir süredir gittiği gezilerden birinde tanıştığı bir türk gencinden bahsediyordu bana, ben de babasına açılmasını istedim

Her şey ani gelişti,

uzun bir süredir beraber olduğu gençle tanıştırdı babasını

Herri kızını iyi tanıyordu ve onay vermekten başka çaresi olmdığını anladı gayet olumlu ve sevecen davrandı

Kısa bir zaman dilimi içinde her şey doğasına uygun bir şekilde gelişti ve Esmeralda elimizden uçup gitti

Evlenip Alanya'ya yerleşti
Devinim hızlanmıştı

Herkes biraz yaşlanmış ben hiç yaşlanmamıştım, ömrüm boyunca hep çocuk kadın olarak kalacaktım

Biraz da safiyetimden genç görünüyordum bilmiş biri değildim ama gerçek sebebi belliydi

Hayatı yeni yeni tanıyor başka bir sayfadan bakıyordum

Önceki yaşantıma göre yabancısı olduğum yeni bir hayatı yaşamaya başlamıştım
***

İbrahim de yaşlanmıştı, sık sık hastalanıyordu; bir gün onu kaybbedebileceğim düşüncesi beni deli ediyordu
***

Bir sabah uyandığımda, İbrahim'in açık pencereden içeri girip minderin üzerinde ruhunu teslim ettiğini görmek beni gözyşlarına boğdu haykırarak bağıra bağıra ağlıyordum

Herkes başıma toplanmıştı

Akşam eve döndüğünde Heri İbrahim öldü dedim ve yeniden başladım içli içli ağlamaya

Heri; madam Yücel islamda yok ağlamak matem tutmak günah ben ona güzel şık bir mezar yaptıracak üzulme derken onun gözlerinin de nemlendiğini gördüm

Heri dediğini de tuttu, İbrahim'e camdan bir mezar, yaptırıp üzerine yaşlı bilge güvercin evi yazdırdı

Etrafına kendi eliyle çiçekler dikti, sıcacık bakışlarıyla gülümseyip: bu banım terapi madam!

Gözünden aşağı süzülen göz yaşını görmeyeyim diye yüzünü çevirdi

Bu mini romanda detaylara çok da inmedim herkes kolay büyümedi işlerin karmaşık hale geldiği durumlar da çok oldu
***

Heri’nin işleri iyi gidiyordu herşey yolundaydı lakin nerden duyulmuşsa duyulmuş onun meslek olarak psikolog doktor olduğunu duyan özel hastanelerden teklifler gelmeye başlamıştı

-Heri otel iyi çalışıyor, birine bırak hastanelerden birine evet de, doktora daha çok ihtiyaç var

Bu memlekete senin gibi doktorlar lazım

-Peki hotel kim bakacak

-Yok mu Amerika’dan bir arkadaş
-Vaar kanka Hasan acaba oluur gelir buraya

-Heri sen hele bir teklif et bakalım, gelir neden gelmesin otel iyi para kazanıyor yüksek bir ücret verirsin

Olmazsa burdan başka birini buluruz

Kanka Hasan hemen çıktı geldi otelin başına geçti

Heri de sonunda evet dedi; kendisi için bir hastanede açılan bir ünitede yeni görevine başladı

Heri Dilara için hastaneden bir sütanne bulmuştu, gayet iyi bakılıyordu, çok sevimli sakin bir bebekti
Hepimiz onun çevresinde seferber olmuştuk annesinden veya bir yakınından henüz bir haber yoktu

Her şey çok çabuk gelişiyordu, hayat durağan değildi sürekli bir devinimle hızlanmış gibiydi

Oldukça uzun bir süre birlikte olan karakterlerin arasında bir şeyler olmalı yaşam bir yerden fire vermeliydi

Madam Yücel'le Heri arasında bir aşk doğması cılız bir ihtimaldi okur da böyle olmasını istemezdi herhalde

Yazarın da böyle bir niyeti hiç yoktu; konuyu basite indirgeyemezdi kalıcı olacağını bilmediği bir aşka güvenemezdi

Özlediği, herkesin cins ayrımı yapmadan kardeşcesine birbiriyle dost olabilmesiydi ve dostluk ona göre her şeyden aşktan da önemliydi

Ancak bizler her ne kadar hayatın monotonluğundan bahsetsek ve yaşamı okuru bıktıran sıkıcı bir roman gibi görsek de hayat mini bir romandı

İşte ben de bu yüzden mini romanımda karekterlerden birinden vazgeçmeliydim
ama hangisinden!!!

YAŞLI GÜVERCİN EVİ : MİNİ ROMAN

Yüksel Nimet Apel

devam edecek

MİNİ ROMAN

"YAŞLI GÜVERCİN EVİ"

Onuncu ve sondan bir evvelki bölüm

BAHARIN GÜZELLİĞİNE, KOKUSUNA RENKLERİNE DOYUM OLMUYORDU

geçirdiğiömiz soğuk kış günlerinin acısını çıkarırcaına sık sık pikniklere gidiyorduk

Bir gün öncesinden nöbeti yoksa Heri de katılıyordu bizlere

Misafirler doğamıza,denizimize her gördüklerine hayran kalıyorlardı

Doktorun yerini çok sevmiştik sıklıkla oraya gidiyor, gece yarıları dönüyorduk

Ramazanın gelmesine az bir zaman kalmıştı, çarşı pazar her yer meyve sebze hurma, kuru yemişlerle her çeşit yiyeceklerle iftariyeliklerel renk renkti

Avrupada karpuz kavun gibi meyvelerin dilim dilim satıldığını duymuştum

Halbuki bizim öyle miydi? karpuz illaki kucağımızı doldurmalıydı
Tepsi tepsi kesilir yenir ki hele yanında bir de peynir ekmek oldu mu tadına doyulmaz

O kucaklara sığmayan karpuzları görünce Lizetta'nın soğuk kurşunimsi mavi gözleri kocaman kocaman açılıyordu

-Heri ne kadar erzak almışın kim yiyecek bu kadar yiyeceği

-yooo ramazan geldi ben davet vercek, oruç tutacak ben de

Heriii ilk iftar davetine çocukları çağıralım mı

-oluur neden olmaz tabi olur Dilara'da mutlu olacak çok

Heri bu yumuşacık kalpli adam Cemil'i hastanede gözetim altına almıştı

Mahallenin müdavimi hırsız çalışmalarına mola vermişti

Her ne olusra olsun bu yıl ben de oruç tutracaktım niyetliydim
İftar davetleri, arka arkaya her gün birimizde bir başka eve davet ediliyorduk

Bir akşam yine bir iftar yemeğinde yemek sonrası rahatsızlandım kimseye belli etmeden, benden bu kadar deyip kimseye görünmeden kaçtım aç mideye bu kadar yemek adeta hastalığı çağırmak demekti

Gündüzün sıcağı akşama inmişti, bunaltı veriyordu

Kimseye belli etmeden eve gidip bir parça uyuyayım loş odamda dinleneyim diye can atıyordum

Çok yorgundum ve midem isyanlardaydı, azıcık uyuyabilsem kendime gelebilirdim

Kedi Herii yatağımın üzerine bir kenara kıvrılmış mırıl mırıl sesler çıkararak uyuyordu

Ben de geniş yatağımın öte tarafına atıp kendimi yumuşacık kuş tüyü yastıklara adeta gömüldüm

sonrasını bu gün bile hatırlamadığımı hatırlıyorum

Akşam uykusu gece uykusuna karışmıştı,hayal meyal son hatırladığım sersem sepelek kalkıp bir bardak su içtiğim ve üstten alttan dalıp dalıp uyku denizinde yüzüyor oluşumdu

Önce uzun, koyu bir bir sessizlik indi yeryüzüne ardından üç el silah sesi duydum

sisleer sisler ve sokaktan üst kattan gelen kıyamet sesleri, bağırışmalar; kendi sesim ne kadar bağırsam da çıkmıyordu ki

Sonra aslında avaz avaz bağırdığımı farkettim,delirmiştim sanki
yataktan fırlayışım menzilini bilen ok gibiydi

Sabahlığımı giymeden telaşla, üst kata Herinin dairesine yöneldimse de merdivenleri çıka çıka bitiremiyordum

Birileri beni hep geri geri çekiyor gibiydi

Bağırıp haykırıyordum ama kendi sesimi duyamıyordum sesim boğulup kalıyordu içimde

Salon kalabalıktı orta yede zeminde Herii kanlar içinde uzanmış yatıyordu

Dövünerek dizlerime vura vura Heri'nin üzerine kapandım, sarılıp kaldırmak istiyordum ama gücüm yetmiyordu

***
Acaba okuduğumuz kitaplarda, yazdıklarımızda
vesveselerimizi hayallerimizi; özlemlerimizi de aralara sıkıştırdığımızın farkına varabiliyor muyduk

Şüphesiz bir roman, öykü hikaye hatta bir şarkı yazıp bestelerken salt kahramanlarını ve çevreyi mekanları anlatmıyorduk
Duygu olmadan, hiç bi şey tamam sayılmazdı

Bu da ne ılık ılık bir şey sarmalıyor bedenimi, kedi Heri'mi acaba derken bi baktım;

Dilara;
girmiş yatağıma

-Babaanne çok uyudu seen, hadi kalk hadiii

DEVAM ETSE Mİ Kİ ACABA?

Yüksel Nimet Apel

Yüksel Nimet Apel
Kayıt Tarihi : 18.4.2018 09:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yüksel Nimet Apel