Milyonlarca Şükür Sana Şiiri - Sezgin Ka ...

Sezgin Kalaycı
4

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Milyonlarca Şükür Sana

Adın anılmazdı hiçbir mekanda
Yüzün şekilsizdi kul dimağında
“Hiç” din sen annenin bile yanında
Bilindin şimdi lütfedildi sana.

Taş olabilirdin dağ yamacında
Ya toprak olsaydın ayak altında
Ya da kuru asma, üzüm bağında
Bir canlısın ikram edildi sana.

Ulu çınar olsan tepe başında
Elma olsaydın ağacın dalında
Ekmek ya da bir kulun boğazında
Yersin, yenilmezsin lütuf bu sana.

Sürünen yılan olmadın ormanda
Yüzen bir balık değilsin sularda
Eşref-i mahlukatsın şu dünyada
Şükür borçlusun Yüce Yaradana.

Borçlu muydu ki koyun, kuzu sana
Kebap oldu geliverdi sofrana
Haydi durma şükürleri sırala
Ya ot olup yem olsaydın koyuna.

Layık görüldü adın anılmaya
İnsan olarak geldin şu dünyaya
Hizmet ediyor bak mahlukat sana
Binlerce şükür Yüce Yaradana.

Müşrik, kafir isyan eder Allah’a
Kader nedir bilmez, girer buhrana
Sabah akşam şükürleri sırala
Sana iman nimeti tattırana.

Elhamdülillah şükür Rabbim sana
“Hiç” iken ben, hükmettin varlığıma
Şükür gönderdin bu eşsiz vatana
Binlerce, milyonlarca şükür sana.

(26/Ekim/2015-Burdur)

Sezgin Kalaycı
Kayıt Tarihi : 3.11.2015 11:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Doğa Fendi
    Doğa Fendi

    tebrikler, daha güzel olabilirdi diye düşünüyorum

    Cevap Yaz
  • Sezgin Kalaycı
    Sezgin Kalaycı

    Bu günden 47 sene önce, şu anda klavyeye dokunup bu şiirle ilgili yorum yapan ve “Milyonlarca Şükür Sana” şiirini yazmış olan “Sezgin KALAYCI” diye bir şahıs yoktu. Siz öyle birini tanımıyordunuz. Belki birkaç gün, belki birkaç yıl, belki de en iyimser tahminle en fazla 30-40 sene sonra da Sezgin KALAYCI’nın bir mezarda çürümüş olan kemiklerinden başka maddi olarak hiç bir varlığı kalmayacak bu dünyada. Yaşamım boyunca benim için her fedakarlığa katlanmış ve yine şu an her fedakarlığa katlanmaya hazır olan annemin yanında bile, 47 yıl önce hiçbir anlamım yoktu benim. Yok oluşum annemin ve babamın mutluluğunu eksiltmez, üzüntüsünü de artırmazdı. Adım anılmaz, benden bahsedilmezdi sülalemde. “Sezgin” diye birisi yoktu onlar için. Rabbimiz lütfetti, adımızı anılmaya layık gördü, bizi yarattı. Hem de eşref-i mahlukat (yaratılanların en şereflisi) olarak bizi yarattı. Dünyadaki yaratılmış olan çoğu şeyi de bizim istifademize amade kıldı.

    Biraz tefekkür edecek olursak; Rabbimiz biz “Hiç” iken, biz yok iken bizi yarattı ve biz anlamlı ve değerli olduk o andan sonra. Taşlar da topraklar da yaratılmış. Allah bizi taş olarak yaratabilirdi. Biz taş olarak, toprak olarak yaratılmadık, cansız değiliz, bir can taşıyoruz elhamdülillah. Peki canlıyız ama bitkiler de canlı. Bir ot, bir ağaç olmak istemezdi kimse sanırım. Bitki olmadık, yürüyoruz, hareket ediyoruz. Çevremize baktığımızda sürünen yılanlar ve koşan vahşi hayvanlar da hareketli canlılar. Hiç birimiz onların yerinde olmak istemeyiz değil mi? Evet! bize nimet olarak sunulan koyun gibi, balık gibi gıdaları tüketirken düşünelim: Biz yaratılmadan önce - Rabbimizin bize lütfetmesinden başka- balık ve koyundan bir üstün tarafımız, ya da onlardan bir alacağımız var mıydı da, onlar balık ve koyun, biz ise insan olarak yaratıldık? Onlardan bir üstün tarafımız ya da onlardan bir alacağımız yoktu elbette yaratılmadan önce. Ya biz balık gibi yiyecek olarak yaratılsaydık da balık bizi yeseydi? Balıklar bizi yemediği için ve soğuk bir kış gününde yediğimiz hamsinin, sıcak bir yaz gününde tuttuğumuz oruçtan sonra içtiğimiz buz gibi suyun lezzetini tadabildiğimiz için “ Milyonlarca Şükür Sana Rabbim!” diyelim o zaman.

    Taş olmadık, toprak olmadık, ağaç veya hayvan olmadık, kainatın en şerefli varlığı insan olarak geldik bu dünyaya. Gıdanın, suyun olmadığı bir Afrika ülkesinde değil, düşmanların kıskandığı, ele geçirmek için türlü entrikalar yaptığı eşsiz bir vatanda yaratıldık üstelik. Biricik vatanımız Türkiye’de… Ama yaratılmış olan insanlar içinde Allah’a inanmayanlar da var. Rabbimize şükür iman nimeti taşıyoruz müslümanlar olarak biz. İman nimeti sayesinde başımıza gelen olumsuz hadiseleri Allah’a inanmayanlara nazaran tevekkülle karşılıyoruz, isyan etmiyoruz, buhrana, strese girmiyoruz. O olumsuz hadiseleri imtihan olarak görüyoruz. O hadiseler bizim dünya hayatımızı mahvetmiyor ve bizi çok fazla etkilemiyor. Ayrıca Rabbimizin bize dünyada verdiklerinden daha fazla nimetleri ahirette de imanı olanlara bahşedeceğine inancımız sonsuz. Nice güzel nimetleri cennette yaratacağına ilişkin zerre kadar şüphemiz yok elhamdülllah. Bu dünyadaki güzellikleri yaratan Rabbimizin ahirette de dünyadaki nimetlerden daha güzellerini yaratmaktan aciz olmadığını biliyoruz çünkü. Bu nedenle imanımızı en büyük nimet olarak görüyoruz ve bize bahşedilen iman nimeti için ” Binlerce, Milyonlarca Şükür Rabbim Sana!” diyoruz. Hatta bu sayılar da yetersiz kalır Allah’a hamdetmek için. Allah'ı, kendisine mahsus hamd ile, mahlûkatı adedince, zâtının hoşnutluğunca, arşının ağırlığı ve kelimelerinin mürekkepleri kadar tesbih ediyoruz. (Sübhanallahi ve bihamdihi adede halkıhi ve rizae nefsihi ve zinete arşihi ve midade kelimatih.) Elhamdülillah, Elhamdülillah, Elhamdülillah..........

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Sezgin Kalaycı