Milliyetçilik ile ırkçılığı karıştırmamak gerekir.
Milliyetçilik, hiç şüphesiz milletlerin vazgeçilmez temel taşlarından biri, olmazsa olmazlarındandır.
Irkçılık ise zaman zaman hortalayan ve insanlığı kırıp geçiren verem, kanser, veba gibi hastalıkları çağrıştırıyor. Bu hastalıklar nasıl dönem dönem hortlayıp insanların ve insanlığın başına bela oluyorsa, aynen öyle ırkçılığın hortladığı dönemlerde de aynı milleti oluşturan öğeler birbirlerini yok etmeye çalışarak, emperyalist ülkelerin ekmeğine yağ sürmektedirler. Irkçılık bu yönüyle aslında bir nevi bölücülüktür.
İnsanoğlunun tarih boyunca yaşadığı en büyük acıların kökeninde hep ırkçılık hastalığı yer almıştır. Dini açıdan bakacak olursak, ırkçılığın islamda yeri yoktur, İslamda üstünlük amellerle belirlenir, onuda yargılamak ve değerlendirmek ancak yaratanın işidir. Hiç bir kavimin diğer kavimden üstün değildir ve
çobanla padişah aynı toprakta yatar.
Dikkat edin!
Ölünce sorguda, hangi millettensin, Türkmüsün, Kürtmüsün, Yunanmısın, Arapmısın diye bir soru sorulmayacak. Çünkü yaratanın nezdinde milliyetin ırkın önemi yok, etnik kimlik geçersizdir.
Vatanı ülkesi için, insanlık ve dini için çabalayan ve teröristlerin oyuncağı olmamış tüm Kürt-Laz-Çerkez-Türk ve diğerleri kardeştir. Bölünmek bize değil düşmanlarımıza yarar sağlar.
Vatan ve millet için çalışmak, milletini uygar seviyelere taşımak için yapılan her iş kutsaldır, gerçek milliyetçilik budur. Adam kayırarak, devletin milletin parasını ve olanaklarını kendisi ve çevresi için kullanarak, ırk ayrımı yaparak, bölücülerin tuzağına düşerek, devlete ve millete zarar vererek milliyetçi olunmaz.
Papa, rahip gibi din adamlarını vurarak, yazar-çizer ve sanatçıları, ülkenin aydınlarını öldürerek, mezhebi farklı diye insanlara saldırarak, mahalleleri, şehirleri kan gölüne çevirerek, otelde insanları yakarak, kendinden olmayanları yok ederek milliyetçi olunmaz. Vatanını en çok seven, vatanına en çok hizmeti geçendir.
Onun için:
Etnik köken üzerine kurulu, bir ırkın yada etnik kökenin diğerleri üzerine baskı kurduğu ırkçılık ve bu ırkçılığın dayandığı milliyetçiliğe HAYIR.
Ülkenin kalkınması için halkın yaşam kalitesinin yükselmesi için toplumun tüm katmanlarını içine alan yurdu sevme adına vatanseverliğin ve yurtseverliğin dayandığı milliyetçiliğe EVET.
Şunu da bilelim ki, hiç kimse anne-babasını, doğduğu yeri ve yılı, milletini, cinsiyetini kendi seçmek serbestisine sahip değildir. O halde kendi marifetin olmayan bir özellikle övünmek ne derece doğru bir davranıştır.
Mevlana'nın, Yunus'un ve onlar gibi Hak aşığı binlerce erenlerin ve evliyanın yetiştiği bu Anadolu topraklarında,
onlar ateşe tapana, putpereste bile kucak açarken, hayvanların bile yaşam hakkına saygı gösterirken ve Andolu’yu engin bir hoşgörü cennetine çevirmişlerken, bize ne oluyor da başkalarına cehennem bileti kesiyoruz, bu yetkiyi bize kim verdi?
Peygamberimizin “Irkçılık yapan da, ırkçılık için savaşan da ve ırkçılık uğrunda ölen de, bizden değildir. ” diyen Hadisini yok sayarak, hoşgörüden yoksun olmak bize ne kazandırır?
Mevlana'yı herkes sevdiğin söyler de, onun felsefesini neden sevdiğini söyleyenler uygulamaz?
Mevlana, bir gönül eğitimcisiydi, huzuru, sevgiyi, hoşgörüyü tesis etti, bu değerlerin sembolü oldu, yüzyıllardır Anadolu’da ve bütün dünyada tanınıp sevilmesinin temelinde bu değerlere bakışı yatıyor. Bu yüzden bu topraklarda, çok uzun zaman hüküm süren güzellikti, hoşgörü. Sonra ne oldu da kardeşler düşman kesildi?
Benim insanım yıllardır kaosla yaşadığı için, yıllardır terörle, baskıyla, dayakla haşir neşir olduğu için, özünde olan o kutsal hoşgörü özelliğinden uzaklaştı, ırkçılık pirim yaptı. Irkçı insanda hoşgörüden eser kalmaz, ırkçıların çoğaldığı toplumlarda hoşgörü hayat hakkı bulamaz, ırkçı insan kendisi ile barışık değildir ki, başkaları ile barış içinde yaşayabilsin.
Herkes kendi ırkını sevsin ve sahip çıksın, ama bu sahip çıkış başka ırkların hakkına tecavüz şekline dönüşmesin.
Kardeşlik duyguları, akıl ve ruh sağlığı bozulmuş toplumlar için Mevlana tam bir panzehirdir, bütün iş bu penzehiri kullanmayı bilmekte yatıyor. Vitrindeki, kavanozda saklı duran panzehirin kimseye faydası olmaz.
Dünya, tüm insanlığı besleyecek kadar büyük toprağa ve ürüne sahip, ah paylaşmayı bilebilsek.
(Nusret ORHAN/13.04.2010/İZMİR)
Kayıt Tarihi : 13.4.2010 17:32:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Nusret Orhan](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/04/13/milliyetcilik-irkcilik-ve-din.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)