Mehmet Efendi Şiiri - İbrahim Bayraktar

İbrahim Bayraktar
316

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Mehmet Efendi

Millet, oksijeni vesikayla solurken,
O, har vurur, harman savururdu,
Şehirli, çiçeği saksılarda görürken,
O, bağdan, bahçenden toplar onunla avunurdu.

Kuş uçmaz, kervan geçmezdi.
Henüz gark olmamıştı kedere, gama;
Dizler boydan boya süvari, popoda yama,
Sermayesi; bir eşek, bir semer, bir de ip ama
Marsilya kiremit çekerdi yıkılmış dama.

Kapısız bir köydü gönlü,
Havası temiz, berrak mı berrak…
Hilesiz, hurdasız toydu gönlü,
Bu merak yok mu, bu merak!

Önce bir kor düştü içine,
Albastı temiz yüreğini,
Kavruldu çöldeki kum tanesi gibi,
Sonra neler, neler girdi rüyasına,
Olgunlaşmadan yandı da yandı.

Hayali bile yetiyordu,
İçi kıpır kıpır, yüzü al al,
Gamsız gönlü gamlandı.
Mevla giydirdi gurbet hırkasını,
Bir de sıvazladı arkasını,
Alnı açık, yüzü ak,
Kalbinde vatan sevgisi,
Cephede Mehmetçik…
Hizmet gelmeyince ayağına,
Hizmete ayağıyla gitti.
Geride bırakarak baba ocağını,
Sevgisini, sevgilisini...

Kenar mahallede yer buldu kendine,
Ustayım diye aldı eline bir testere, bir keser,
Sabah baktı ki, bir gecelik şaheser;
Rüzgâr sağından girer, solundan eser.


Bir çözülse dili, söyleyecek çok sözü vardı,
Anadolu, Anadolu diyenlere.
İster miydi böyle olsun?
Bilirdi “Taş yerinde ağırdı.”
Fakat Memedi, Mehmet yapanların
Gözü kör, kulağı sağırdı.
Köylü Mehmet, şehirli oldu,
Şimdi Vatanında sığıntı.

Yatağında akan çaydı Mehmet,
Çatısız evine doğan Ay’dı Mehmet,
Kırk yıl geçti her birinin üzerinden,
Olanı biteni bir, bir saydı Mehmet.

09.02.2004

İbrahim Bayraktar
Kayıt Tarihi : 15.12.2006 15:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Bayraktar