Halk çaresiz, liderler şaşkın, ülke çökmüş,
Yazarlar, çizerler ümitsiz, acze düşmüş.
Çaresiz yığınlar, sağa-sola savrulmuş.
Milleti yeniden toparladın, Erdoğan.
İşsizlik, enflasyon zirve yaptı, umut yok.
Fakir, fukaranın feryadını duyan yok.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Muhterem, ben hiç bir şiir ve makalem de Mollalara karşı bühtani bir dil
kullanmadım, kullanmamda, Ben kimi ve ya kimleri kastettiğim her kes
tarafın bilinmektedir. Amma ve lakin, zat-i aliniz olmayanı oldukça
abartarak varmış-mış-mış gibi göstermişsiniz. Bunu sıradan bir
Vatandaş gibi işleseniz hiç kimsenin bir diyeceği olmaz. Siz Şiir
Edebiyatımızı yalanlarınıza alet ediyorsunuz? Ayrıca Yüce Dinimizle
perçimliyorsunuz? Bu anlaşılır tavır ve davranış değildir.
Ayrıca ben ŞİİRi eleştirirken hakaret içerikli bir tane kelimem yoktur.
Bunu nereden çıkarıyorsunuz. Yine diyorum, ben 40 yıldır bu camia
içerisindeyim. böyle abartılı ve martavallı bir şiir okumadım....
Vezir bey, yazdığım şiir seni çok etkilemiş olmalı, bir gerçeği ifade etmiş ki, yazma cesareti göstermişiniz. Sende olumlu, ya da olumsuzluk hali belirmiştir. Herkes inancında, düşüncelerini yazma da hürdür, başkalarına hakaret etmedikçe sayğı değerdir. Saygı görmek istiyorsanız, saygılı olmak lazım. Yazdığın bir şiirde mollalara atıp tutuyorsunuz !!!! Biz sözlerimizde konuştuklarımızı, gördüklerimizi dizelere döküyoruz. Yemediklerimizi kimseye sunmuyoruz.
Ben ömrümde böyle şuursuzca yazılmış ne ŞİİR gördüm,
ne de bir makale gördüm. Bu nasıl bir bakış, bu nasıl bir
görüş. Okuyunca gerçekten ürperdim, nutkum tutuldu.
Yetmemiş bir de nefsine Yüce Dinimizi alet etmiş. Bu kutlu
Dinimiz senin ve senin gibilerin tekelinde midir???
Vezir bey, yazdığım şiir seni çok etkilemiş olmalı, bir gerçeği ifade etmiş ki, yazma cesareti göstermişiniz. Sende olumlu, ya da olumsuzluk hali belirmiştir. Herkes inancında, düşüncelerini yazma da hürdür, başkalarına hakaret etmedikçe sayğı değerdir. Saygı görmek istiyorsanız, saygılı olmak lazım. Yazdığın bir şiirde mollalara atıp tutuyorsunuz !!!! Biz sözlerimizde konuştuklarımızı, gördüklerimizi dizelere döküyoruz. Yemediklerimizi kimseye sunmuyoruz.
Muhterem, ben hiç bir şiir ve makalem de Mollalara karşı bühtani bir dil
kullanmadım, kullanmamda, Ben kimi ve ya kimleri kastettiğim her kes
tarafın bilinmektedir. Amma ve lakin, zat-i aliniz olmayanı oldukça
abartarak varmış-mış-mış gibi göstermişsiniz. Bunu sıradan bir
Vatandaş gibi işleseniz hiç kimsenin bir diyeceği olmaz. Siz Şiir
Edebiyatımızı yalanlarınıza alet ediyorsunuz? Ayrıca Yüce Dinimizle
perçimliyorsunuz? Bu anlaşılır tavır ve davranış değildir.
Ayrıca ben ŞİİRi eleştirirken hakaret içerikli bir tane kelimem yoktur.
Bunu nereden çıkarıyorsunuz. Yine diyorum, ben 40 yıldır bu camia
içerisindeyim. böyle abartılı ve martavallı bir şiir okumadım....
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta