Yazılar, çizgiler sesimi kesti,
Bize sözden yana nükte mi kaldı?
Sevdânın muhâlif rüzgarı esti,
Nâğmeler dağıldı, güfte mi kaldı?
Kürdilî hicazkâr, Acem-a şîran,
Hüzzam,ağır aksak,gönlümüz viran.
Yörük semâiler, fasıllar her an,
Uykulu gecede, düşte mi kaldı?
Hoş bir mûsikî’den etmem şikayet.
Sûzinak, bûselik,segâh,nihâvent.
Hüseynî,kârcığâr,rast ve nihayet,
Hicaz,mâhur,uşak beste mi kaldı?
Hislerim günahkar,aşkım sevapsız.
Sorum karşılıksız,şiir cevapsız.
Bir günüm olmadı,çölsüz, serapsız,
Beklentim, hayali seste mi kaldı.
Notalarda ritim,sazlarda ahenk.
Tellerde uyum yok,bozuldu tek tek.
Lâleler, sümbüller kurudu renk renk,
Bu solan bahçede deste mi kaldı.
Yanlış mı tanıdım,bilmem ki onu.
Kırılıp dökülür çözülmez konu.
Sormaktan korktuğum sözlerin sonu,
Selamı, sabahı keste mi kaldı.
28.02.2002
Mustafa YaralıKayıt Tarihi : 12.1.2007 17:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Selamı, sabahı keste mi kaldı.
ŞİİRİNİZİ SON KIT ASINDADA VURGULANDIGI GİBİ devir artık selamsız sabahsızlıga kaldı.bana da salık verdiginiz gibi gönüle yani.gönülki şiir yazdırır RABBİNE ulaştırır insanı.hatta gönül geceyi üzerinize örttürür ve kendini gizler lakin görmesine bilene gönüldür asıl üzerimize örtülen.saygılarımla...
TÜM YORUMLAR (2)