Fanusta yanan özlem ateşi
Söndürdü gökte yanan güneşi
Zaman aktı geçti tozlu yollarda
Aşk dolaştı şu ölümcül kırlarda
Gurbet yolu göründü genç adama
Kızlar ağladılar arkasından Mustafa’ma
Mustafa çıktı gurbete on beşinde
Anası ağladı durdu peşinde
Mustafa sarılıp yaşlı anasına
Anası bir şeyler fısıldadı kulağına
Güldü anasının yaşlı gözleri
Mustafa unutmadı bu son sözleri
Gurbet gül bahçesinde bahçıvan
Bahçede gül menekşe ve erguvan
Başladı başlayacak bir aşk hikâyesi
Ayrılıktır yine bu aşkın da sermayesi
Zaman tünelinde rendelenmiş yürekler
Mustafa göç zamanı yaylayı bekler
Yaylada mehtap altın kanatlı
Yâr, Mustafa geliyor kır atlı
Yâr, Mustafa geliyor sıratlı
Alnındaki terler kristalleşir orakta
Nice anıları saklı kalır çardakta
Çay demlenince ince belli bardakta
Bir aşktır kokar bu sokakta
Mustafa’yla bir başka mutludur yâr
Yârin dudağında gülüşler altın kehribar
İnce bir sitemdir sevgiliden boyun büküşler
Ve bir hediyedir sevgiliden tatlı gülüşler.
Ayrılık bir başka yakmış sevgilinin
yüreğini
Kader bağışlamamış ona en güzel dileğini
Susmalısınız, yâr gelmiş dile konuşuyor
Susmalısınız bahardır bülbül güle koşuyor
Kara tahtada soyludur tebeşir
Aşkın divanında bağırır mübaşir
Bermak zamanıdır kuzular meleşir
Mustafa’yla yar nicedir sabırsız bekleşir
Yayla yolu tozludur Mustafa’m
Bin bir soruyla doludur benim kafam
Bilemem ki ne zamandır vuslat
Uzaklara götürsün bizi nazlı kır at
Bekleme, bekledikçe hicran kalır bize
Bekleme, göz koymuşlar sevgimize
Ne zaman ki geldiysek göz göze
Acılar, acılar baharımızı çevirdi güze
Mustafa’m!
Bahar papatya ve sevgi falında
Bülbülün konduğu gül dalında
Bozuldu büyü gülün morunda alında
Ve elindeki siyah yazan kalem
Yazdı bize bin bir dert ve elem
Yeter artık ben de seninle gelem
Ne de olsa bu aşkı duymuş el âlem
Soylu mısralarda ses verince çıngırak
Mustafa’mın elinde altına döndün paslı orak
Bereket fışkırtan memleketteki bu toprak
Aşkları da filizler elbet zor ve ırak
Nazlı kır at kalkınca şaha
Mustafa
Uykusuz uyandı uykulu sabaha
Mustafa
Yarin ellerinde bir tas su düşlemekte
Düşleyip de yollara düşmekte
Mustafa
Varıp gitti aşağı çeşmeye
Irgatlar başladılar suyu beklemeye
Suya düşünce kelebeğin kanat sesi
Yaklaştı sevgililer, karıştı kumruların nefesi
Yazıldı gözlerinde aşkın dilekçesi
Anlatıldı gönüllere aşkın gerekçesi
Ne yaman bir kilitmiş aşkın kelepçesi
Hangi tarafa döndüyse etrafı dağ
Eğilip yüreğine baktı, yüreği dâğ
Nasıl kopsun aşktan örülmüş bu ağ
Kayıt Tarihi : 7.8.2008 12:32:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
aşk gurur ve onur otantik bir aşk kağıdı ve mustafa iki asır arasında bir mozaik duvarda en ince mimariylee işlemekte bu aşk motifini ve devrin okuyan sayılı insanlarında yâr isimsiz köylü güzeli aşk şeceresinde onurlu motiflerin yapıcıs... sevdiler,sevdiler ama mezopotamya olmaz dedi.. olmadı.
![Abdurrahim Pesen](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/08/07/mezopotamyada-huzunlu-asklar-mustafa-ile-yar.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!