Nazlı kızım, mezopotamyam
Eğilmesin yüzün
Hüzne zaman yok
Geçtik gönül yarasından
Eritik acıları yüreğimiz potasında
Su verdik çeliğin gece mavisine
Kelimeler alevde titreyen yaprak
Bundandır yakıcılığı türkülerin
Vedamız değil aşkın kendisi
Her birinden bir parça kaldı
Ömrümden giden sevgililer
Yüreğimde desenler, renkler kaldı
Ey sevgili
Renklerime kör kalma
Baktığım yerde değilsin
Leylanın kayıp olduğu çölde değil
Kaburgamın altında yeşeren
Vadide ararım seni
Taştan oyulma
Kilden, çamurdan yapılma
Kendilerine hayrı olmayan
Fukara tanrıların
Nemrutların yıkılmış dağlarında
İmanlı halkımın
Adaletli kardeşliğidir yükselen
Bu yüzden
Dağların yüzü oldum, görkemli
Sen telkari ustası narin ellerin
Yeni baştan ör beni
Gök kadar mavi
Güneş kadar sıcak
Anaların sütü kadar
Ak ve gerçek olan
Havaya, suya, toprağa
Ve ana rahmine
Düşen cemre
Demlenen toprak
Tohum, tomurcuk
Yani biz
Direnmenin,kardeşliğin
Varolmanın onurlu duruşu
İyi, yiğit insanların
Acının, gözyaşının
Döl yatağı
Asyanın
Kan kırmızı kızıl kısrağı
Nazlı kızım, mezopotamyam
Harcında terimiz
Temelinde taşımız var
Kınalı kızların
Kavruk oğulların
Haps edilmiş
Tutuklu şafakların
Hayatı emzirmede acıların
Namluda çıldıran aşkın, masum
Fişeği namusun
Nazlı kızım, mezopotamya
Gün olur
Görülse vurulur
Kuş konsa dalına.
Kayıt Tarihi : 24.12.2017 19:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!