İrili ufaklı, mahzun perişan,
Kim bilir ne söyler mezar taşları;
Her biri fâniden bâkiye nişan;
Kim bilir ne söyler mezar taşları...
Her biri yayılmış farklı bir yana,
Kimisi eğrilmiş düşmüş tabana,
Bir tarih kesiti düşmüş zamana,
Kim bilir ne söyler mezar taşları...
Alaca karanlık düşmüş üstüne,
Uğramış ecelin ezel kastına,
Bilmem ki feleğin bunda kastı ne?
Kim bilir ne söyler mezar taşları...
Kiminde arapça oyma yazılar,
Kiminde silinmiş hepten yazılar,
Yıkık mezarlara yürek sızılar;
Hayattan sır verir mezar taşları...
Haykırır kabirden mezar taşları:
'Yolcular! Yolcular! bir lahza durun,
İbretlik halimiz bir bakıp görün! '
Öteden sır söyler mezar taşları...
Biz idik Dünya'da gururla gezen,
Nefse esir düşen,Hakk'a yan çizen,
Hesap günü haktır,ilahî düzen;
Ukbâ'dan sır söyler mezar taşları...
Hasan Can olma sen ukbâ'dan gâfil,
Beyhude geçirir ömrünü cahil,
Ölmeden önce sen, ölüm sırrın bil;
Memattan sır söyler mezar taşları..
(23.07.2000/BAYBURT)
Kayıt Tarihi : 22.1.2008 11:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ölüm bütün insanları eşit kılan mutlak hakikat...'Her nefis mutlaka ölümü tadacaktır'hakikati gereğince insanı en çok düşündüren bir olgu... Kimine göre yokluk,kimine göre 'perde ötesi haber'... Bir akşam üstü alaca karanlığında yolu mezarlığa düşmüş bir insanın halet-i ruhiyesinin terennümüdür bu şiir...
TÜM YORUMLAR (3)