Hayalinin gölgesine sığınmış, karanlık bir devirden, ötekine döndürürüm güneşin kıskandığı kandilleri..
Demlenir fikrimin inceliğinde, seni selamlamaya hazırlanan şarap tanrısının perileri..
Maenadlar geyik derisinden kumaşları dağlıyorlar ormanlarda süzülerek dans ederken..
Basiretini keskinleştirecek meyleri kaynatıyorlar çığlıklarıyla yaş odunları keserken..
Göğsümdeki kandilin kızıllığı düşer tenine, mey/hanemden sesin yükselirken..
Buraksız çıkarken göğe, varırken mekandan münezzehe, kalp tutuşur aniden..
Ötesine ermez akıl, varmaz ötesine Cebrail, ruhuna parıltılar saçılırken..
Sırra erenlere açar kapılarını demhaneler..
Yıldızları kandil zanneder nadanlar, cahillerin istilasına uğrar ibadethaneler..
Yudumlarken kadehinden ilahi şarabı yedi göğün, yedi kapısı açılır..
Girersin selamsız sabahsız benliğimden içeri, izanın kaybolur anlayamazsın nerede olduğunu..
Utangaç keşkeler pişmanlıkla dağlanan dillere asılır..
Tacını indirip başından, biat edersin efendine; bilmezsin “bende” olduğunu..
Ana rahmine düşmüş örtüsüne bürünen.. Aşk tezgahında işlenir arzular, ibadetler, zikirler dualar..
Yükseğe değen başını eğiyorsun, giriyorsun aşıklar meyhanesinden..
Zannın üzeredir alemin kalbi, sanadır bütün rağbetler, ihtiramlar..
“Utanmak” yok mana ehline şarabın özünü yudumlarken, çekerler mecazın perdesini gözlerimden..
Mızrakların gölgesinde ölüme uzanır sadakatini ispatlamış Aliler..
Selamlar onu üç gün, üç gece Mevlit Kandil’inde Fatımiler..
Kutama aşireti ibadet niyetine anarken seni..
Müstansır’ın orduları aslını sorar, “firak sarhoşu” tamburilerden..
Kahrın mızrabını kırarım uzanırken kadehe dudağın, mestim, sermestim içtikçe gönlümü dağlar kandiller.
Cem olunca varlığım, varlığınla.. belalar arınır “hak hak” diye duları göğe taşıyan kutsi semahlarda..
Sözümüzü, iki bedene tek ruha mühürlemişler Kalu Belada.
Miracım tamamlanır yamacına vararak, rağbet bir tek sana yağar regaiplerde, bin geceden hayırlıdır kadrini bilmek, beraatimin fermanı yazılıyor Cebral’in kanatlarında..
Cahiller istila eder kandil gecelerinde ibadethanemi.. nasıl okusunlar kalbin gözüne seslenen ayetleri..
Yasladığın duvarlardan kaldır başını, on yıllık gebeliğin kutlu doğumudur bu gece, yalnız bırakma kimsesiz kalmış meyhanemi..
Karşındayım sabahın güneşi ışımı yansıtıyor gözbebeklerine..
Şimdi susarak, on yıllarca susayarak gül kadehine doldur kederlerini..
Firakın dikenleri batıp durmasın kalbine, bitsin mazinin ızdırabı, değmesin artık “kan” diline!
Verdiğin söz üzere, erisin ruhun ruhumla, melekler taşısın ilahi aşkların ateşini semanın kandillerine..
Kayıt Tarihi : 23.10.2024 17:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız. Bu yığınlar arasında kaybolmuş bir ruh gibi hissediyorum kendimi. Hayat bazen insanı kendi gölgesini takip etmeye iter. Nereye gidersek gidelim, gölgemiz peşimizi bırakmaz. Tıpkı kendi sorunlarımız, korkularımız ve bastırdığımız yönlerimiz gibi...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!