Sıra dağlara yakışan heybetiyle,
Çırpınan umutlara inat,
Yıkılmıyor sensizliğin duvarı,
Gözlerimin ve kalbimin önünden.
Hiç değilse, kırık dökük hatırladığım;
Acı bir gülümsemeye terkedilen ayrılıkları yaşamıyorum.
Yaşamıyorum artık...
Teselliler bulmaya çalışıyorum,
Yanılsamlar yaratmakla bit(e) meyen bir aşktan,
Bireyin ve aşkın üzerinde değerlerden.
Ve herşeyi takıyorum kafaya, sevgi hariç.
İntiharım geliyor aklıma ara sıra,
Bulutlu bir sonbaharın yağmuruna takılmış cesetim...
Ama kırılmıyor inan gene de cesaretim.
Yağmur, kasvet, hüzün, ayrılık mevsimi yıkıldı mıydı,
Işığa sıcaklık ve hayat veren mevsim geldi miydi,
Yeni baştan başlıyor herşey.
Sabah erken kalkıp yıkıyorum güneşle elimi yüzümü;
Kahvaltımın girizgahı cigaram yanıyor sonra,
Unutuyorum hüznü ve hazanı.
Aklıma gelmiyor, görünmüyor, hissedilmiyor,
Ellerimle ala boyadığım sensizliğin duvarı.
Urganın ucunda sallanan şafaklar,
Ciğerlerimi parçalayan yalnızlıklar,
Ömrümün en sapa sıratı, en kaba şakası,
Hiçbir şey gelmiyor artık aklıma.
Şarabı kendi kanımı içermişcesine içmiyorum,
Ardından dişlerimi gıdıklıyor akşamları çıkan rüzgar...
Ne kadar da güzel!
Ama biliyorum, bunların hepsi mevsimlik mutluluklar.
Unutmuyorum intiharımı:
Bulutlu bir sonbahar günü yağmurlara takılmış kırık boynum.
Fakat hiç değilse acı tebessümlere terkedilen ayrılıklar yaşamıyorum.
Yaşamıyorum artık.
Mutluluklarım, yuvasına çekirdek götüren karınca kadar,
Çağla gibi, erik gibi mevsimlik.
Herşeye rağmen yitik.
Ve yetmiyor bunlar bana.
Kayıt Tarihi : 2.3.2003 14:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!