Taht şehri, baht şehri, gönül şehrine
Akan nehir içinde Karakoçan! ..
Gökte yıldız, ışık seli mihrine,
O mihre sancaktır, kucak açan! ..
Bu yurtta, Mevlana sorula dursun! ..
Yüreğini verir, Anadolu’ya
Ki, coğrafya şefkat, vatan soluya
Moğol, Haçlı gibi kopan doluya
Neyden ses verir; kandan yoğrula dursun! .
Sultan Bahaeddin Veled atası
Okçularsa, canlara can katası
Yurt olur gönüllere han kıtası
Üç yıl mahreminde aşkla gıdası
Çilesi dertlere sarıla dursun! ..
Mevlana’dır, vatanın aşk tapusu
Şems ile açılır gönül kapısı
Anadolu insanının yapısı
Özünde pişmeye varıla dursun! .
Bu yürek, kin ile dayanmaz zora! ..
İfrat, tefrika, şirk silinmez kara
Şiddet kirdir, pastır, kapanmaz yara! ..
Yaramız, acımız savrula dursun! ..
Mesneviden okur, neyden çalarız
Aşk ile mey ile Hây’dan dolarız! ..
Can çıkar huydan, bedenden solarız! ..
Gül yağı çıramız yakıla dursun,
Ecel şerbetimiz içile dursun…
Kayıt Tarihi : 17.12.2006 13:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hz mevlana, 1200'lü yıllarda bugünkü afganistan'ın belh şehrinden çıkarak anadolu'ya gelirler. konya'ya gitmeden önce ilk uğradıkları yer; bugünkü elazığ ilinin karakoçan kazasının okçular nahiyesidir. bu nahiyede halen mevlana'nın 'çelebi' mahlası ile bilinen torunları yaşar. 3 veya 5 yıl arasında çocukluk yıllarının en müstesna yıllarını burada geçiren mevlanayı burada, o yılların atmosferinde terennüm etmek istedim. sizleri 13. asra götüren bu şiiri seveceğinizi umuyorum.
TÜM YORUMLAR (1)