Kıssadan hisse aldım şu kısa ömrümde
Tatmadığım acı kalmadı bilesin
Henüz doğmuştum bin dokuzyüz seksen'lerde
Mutluluğa kucak açmadım bilesin
Doğuşum la başladı enteresan haller vakalar
Ve bir gün...
Değecek yüreğimin o nasırlı elleri,
Yüreğinin narin ellerine,
Kıyılarına hiç bir korsan geminin yaklaşmaya cesaret bile edemediği denizine demirleyecegim sandalımı.
İşte o zaman mutluluk kol gezecek karasularında.
Art arda kaç zemheri yaşadım bilemezsin
Yıllarca yanlızlığın namlusuna geceyi sürdüm
Her güneş doğanda seherde sen vardın
Sen gideli çok oldu çiğdem
Nereye baksam sen ordasin
Yaz günü ılık bir üşüme sarar bedeni
Sıkı giyin üşürsün firuze
Bir kadeh daha doldur diyorsun amma
Gözlerin çağlıyor çok içme firuze
Şimdi...
Sana sayfalar dolusu seranat yapmak vardı....
içinde adın gecen şiirsel sözler yazmak vardı
Dün yoktu bak iste bugün vardı...
Gitme demem sana
Senin gidesin vardı.
Çığlık çığlığa Bir serzeniş
Her sözümde bitiyorsun
Gördünmü.
Oysa ne hayaller kurmuştuk seninle
Mutluluk dilemiştik öyle sımsıkı el ele
Ne oldu birden ne değişti şöyle
Can kırığından bir faça,
Hayal kırıklığına uğramış bir hece
Birde sıralanınca acılar peş peşe....
Tek kelime ile...
Yine boktan geçiyor her gece.
Umutla yattık, karanlık gecenin köhne koynuna.
Olmadık işler geldi garip başımıza
Taş kesildi sanki yastık başımızın altında
Umut ektik, sevgi ektik, karanlığın bağrına
Tuzlu yaşlarla suladık umudu karanlık cağlarda
Kimse bilmedi bizi sormadı halimizi naçarda
Boynumuza asılmış ağır bir yüktü yaşamak
Ne yaşamayı başarabildik nede ölebildik
Bir türkü şefkatiyle tutunduk yarınlara
En sevdiğimiz ezgiler vurdu satırbaşlarında
Bütün harfler düşman bildi bizi
Parçalandık hece hece her gece
Uzay cağından bin yıl geride
Milattan önce vurdu gözlerin
Şiir henüz vuku bulmuştu dillerde
Şairden önce vurdu sözlerin
Karacoğlan derki sırrım sende
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!