13.yüzyılda Mevlânâ’nın bir dönemi var ki, ağaçta olgun meyve, tarlada dolgun başak… Haktan alıp halka saçtığı günler. Gönül erleri çevresinde bir halka oluşturup, onun sema meclislerinden gürül gürül akan feyz pınarlarından kana kana içiyorlar. Bu halkanın içine giren herkes miktarınca nasip alıyor. Yunus Emre de bu dönemlerde bu halkaya girenlerdendir. Bu meclisle mânâ âlemine daldığı şu sözlerinden anlaşılmaktadır.
           “Mevlânâ sohbetinde saz ile işret oldu
             Arif mânâya daldı,çün biledir ferişte”
             Bu mânâ dünyası,”uruç_ı ervah”denilen ruhların yücelere ağdığı, meleklerin gezegenler gibi ilahi varlığın çevresinde döndükleri semâ meclisidir. Yunus bu âlemin zevkine varmış, nasibini almıştır. Yunus Mevlâna’nın kendisini sevdiğini şu sözleriyle anlatır.
                “Mevlânâ hüdavendigâr bize nazar kılalı
                  Onun görklü nazarı, gönlümüz aynasıdır”
                   Yunus Mevlânâ türbesi inşaatının başladığı 1274 yılında Konya’dan ayrıldığında 33 yaşındadır. Çilesi bundan sonra başlamaktadır. Taptuk Emre’ye 40 yıl hizmeti bu yıllardan sonradır. Mevlânâ’dan aldığı feyzi, Taptuk’un Vahdet ocağında pişirmiş, olgunlaştırmış ve Yunus olmuştur. 
                 Mevlânâ ve Yunus’un mânevi dünyaları aynıdır. Her ikisi de Tanrı katında”Tevhidi İlâhi” inancı içinde gerçek vuslata, Allah’a ulaşma yolunda aşkı rehber etmişlerdir. Şüphesiz bu yolda Mevlânâ en büyük mürşit, en coşkun aşktır. Ayrıldıkları tek nokta, Mevlânâ Farsça söylemiş şiirlerini, Yunus ise öz Türkçe kullanmıştır. Çünkü Türkmenler arasında yaşamakta, onlara seslenmektedir.
                 Mevlânâ ile Yunus, biri mürşit öteki mürit aynı yolun yolcusudur. Her ikisi de insanlığa aynı gözle bakmışlardır.
                 Mevlânâ; ”Yetmiş iki millet sırrını bizden işitir. Aşıklar mezhep ve dinden kurtulmuşlardır. Onlar için mezhep ve millet değil, aşk vardır”derken Yunus; 
                 “Cümle yaratılmışa bir gözle bakmayan
                   Halka müderris ise hakikatte asidir”
                  Mevlânâ aşk ile için; ”Bizim medresemiz aşktır. Müderrisimiz ulu Tanrı.Biz bu medresenin talebeleriyiz,dersimizi her dem tekrar eder dururuz.”derken Yunus; 
               “  Biz talib_i ilmlerüz  aşk kitabını okuruz
                 Çalap müderris bize aşk hod medresedir”
                Yine Mevlân3a; ”Gönül buğday tanesine benziyor, bizse değirmen, değirmen nereden bilecek bu dönüşün hikmetini? ”derken Yunus; 
               “Bu dünyanın misali
                 Benzer bir değirmene
                 Gaflet, anın sepeti
                 Halk anda övüne”
                 17 Aralık 1273’de ölen Mevlânâ, bütün insanlık tarafından kabul edilmiş bir fikir ve sanat adamıdır. İnsanlığa önem vermiş ve hiçbir ayırım yapmamıştır.”gel” diyen çağrısıyla büyük bir yakarıştır. Tanrı aşkının insanı ne kadar yücelttiğini, ruhunu temizlediğini, kendine has bir üslupla dile getirmiştir.
                  Mevlânâ; Ey aşıklar,ey aşıklar,bizim dinimiz mezhebimiz aşktır.Biz aşk çocuklarıyız.”derken Yunus; 
                “  Ey âşıklar, ey âşıklar
                  Aşk meshep_ü dindir bana
                  Gördü gözüm dost yüzünü
                  Yaz kamu düğündür bana.”Demektedir.
                 Bunları söylerken Yunus hiçbir zaman Mevlânâ’nın taklitçisi olmamıştır.Yunus Mevlân’nın açtığı yoldan yürümüş,Türkçe de onun aşk felsefesini daha açık,halkın anlayacağı dilde söylemiştir.
   Kaynak:Konya İli ve İlçeleri(Yurdagül Özay)
               GÖZ GÖRE GELDİM
       Varlığım terk ettim seni bileli
        Gönüller şehrine attım temeli
        Vara ben kul olam sen efendi
        İzine tozuna yüz süre geldim
      
        Dilersen şu gönül çeksin mihneti
        Aramam dermanım etmem minneti
        Bir senden dilerim senden himmeti
         Aşıkım didarı göz göre geldim
      
         Aldanıp bakmadım yalan dünyaya
           Düşmedim manasız kuru sevdaya 
          Aşk ile yanmaktan döndüm Leylâ ya
          Muhabbetle birlik sır ere geldim
          Sevdan ile ömrümü etmişem sebil
          Gözlerim şahittir şu canım delil
          Sunarım gelmeden vallah Azrail
          Bu sevda uğruna can vere geldim
           Bilmezem gayrıyı sensin sultanım
           Hem eveli hem  de ezeli rahım
           Hazır nazır gönlüm sana ey şahım
           Sende devran sürüp gün göre geldim
         
           Ömür sermayemsin özümde varım
           Can sensin cananda sen öbür yarım
           Mevsim mevsim donat  açsın kollarım
           Gülzârına girip gül dere geldim
           Nakşeyledi aşkı Özay gönlüne
           Bezetti her yeri gonca gül ile
           Seninle bahardır kışları bile
           Sevdanı gönlüme taç öre geldim
Kayıt Tarihi : 12.2.2008 22:55:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



kaleminiz dami olsun hocam...
Bilgilendirdiginiz icin de tesekkürler.
Yüreginize saglik.
Sevgiler.
TÜM YORUMLAR (2)