I.
Bir ışık dalgalandı on üçüncü asırda,
Belh’iye ateş düştü, kül etti bütün kibri.
Eridi inci gibi kalp çöktüğü hasırda,
Bilginlerin Sultanı, asil soyların piri.
Milyonlarca gönüle doğuverdi bir nefes,
Çizdi hiç tükenmeyen ve solmayan zamanı.
Kanatlandı sevgiler yürekte kafes kafes,
Arşa ulaştı hüznün buruk tozlu dumanı.
Tedirgindi ruh hali, çocuklukta sarsıldı,
Düşünde göğe çıktı, ulaştı meleklere.
İçinde büyüyen aşk gökyüzüne asıldı,
Dost oldu ince ruhu beyaz kelebeklere.
Kavgalar insanların kafalarında başlar,
Kılıçlar acımasız çekilir kınlarından.
Mutsuzluğun adresi, kalpdeki katı taşlar,
Ezildi binler insan Moğol akınlarından.
Güneş mor bulutları parçalayıp doğarken,
Karşı durulamadı düşmanlığa ve hınca.
İnsafsızca insanlar birbirini boğarken,
Göçe karar verdiler baskılar çoğalınca.
Nişabur ilk duraktı, Bağdat ise bir diyar,
Mekke’ye ulaşınca, nura doydu her yanı.
Anadolu yolunda huzurlu ve bahtiyar,
Horasan’dan Konya’ya indi aşkın sultanı.
II.
Endamı ipincecik Konya toprağında,
Eğik buğday başağı, denizde inci olmuş.
Baharın müjdecisi ıhlamur yaprağında,
Yusuf güzelliğinde nakışlarla dolmuş.
Sevgiyi damıtıyor nurlanmış gençliğinde,
Üstte geniş hırkası, aşk ile cezbe diyor.
Hoşgörü sergiliyor o olgun dinçliğinde,
Mutlu göz pınarları aşka davet ediyor.
Usule durur kudüm, candan üflenir neyler,
Mevleviler ayakta dans eder döne döne.
Bendir ritimlerinde ud ve def aşkı söyler,
Karışır nurlar nura, uçar gönül her yöne.
Sufilerin dansıyla, sarsılır oynar dağlar,
Yokluğun dünyasını, bağlar var sarayına.
Özünden inleyen ney, bir pınar olur çağlar,
Işık saçar cihana, yıldızına ayına.
Her nefeste sufilik sonsuzluğu anmaktır,
Neyler inledikçe, hamken pişip yanmaktır.
İç dünyaya indikçe varlıkta uyanmaktır,
Ulvi aşk tutkusuyla Allaha inanmaktır.
Ey semazen ince ten, bilirsin güzelliği,
Hoşgörü öncelikle, kendi nefsin aşmadır.
Kul hakkına saygılı, paylaşım adilliği,
Padişahlık odur ki: saltanata saşmadır.
III.
Tebrizli Şems ile karşılaştı Mevlana,
İlâhi nuru gördü, vuruldu çarpılarak.
Ruhani bir iklimde, pişti hep yana yana,
Gönlüne secde kıldı, aşkına kapılarak.
İki kanlı nergiz göz, baktıkça efsunlandı,
Doyumsuz tatlı bir yüz Tanrı sırrını gördü.
Dirilik bağışlayan ağzına hayran kaldı,
Nurdan yoksundu onsuz, eksikti ve kördü.
Derviş gönlünde açan hoşgörü çiçekleri,
Miski amber tadında doyumsuz, ne hoştur.
Kadehlerde buz gibi kevser içecekleri,
Zikrin nur ışığında canlar içten sarhoştur.
Parlak karlı dağ gibi, yürekler nurlanınca,
Kinle nefret, kötülük elendi ipek ruhta,
Gönülde secde kıldı, aşıklar anılınca,
Pirlerin sonsuz aşkı, birleşti aynı ruhta.
Şems uzaklaşıverir ortadan ani bir gün,
Susmuştur Aşk Sultanı gönlü çok yaralıdır.
Candaki can, tende aşk kırılır biter düğün
Yandıkça kavrulan ruh bedenden aralıdır.
Ruhla ilişkisinde yaşanan her tolerans,
Sevgi, saygı, anlayış ve insanca yaklaşım.
Zihninden geçirdiği yaşadığı tüm trans,
Mevlevi sofrasında ilahi aşk paylaşım.
IV
Hayatının özeti: “Hamdın, piştin ve yandın”,
Yaradanı andın sen bir ömür durmaksızın.
Ölüme düğün dedin bir vuslata uyandın,
Özünü yakan derdi asla duyurmaksızın.
Hırka örtülü tabut medrese kapısında,
Canhıraş feryadlar arşa yükselmektedir.
Sultanlar ve beyler el bağlar arkasında,
Onbinler şaha kalkmış yoluna gelmektedir.
Hangi canlar dayanır gönül çarpıntısına,
Yere yığılıp kaldı Şeyh Sadrettin Konevi.
Kırılmış duyguların dinmez çatırtısına,
Hangi yürek bırakır uçup giden bir devi.
Hoşgörü engin siper, dimdik savaşa karşı,
Bitsin gönlün gönüle karşı saltanatı.
Yükselsin sedaları titretsin yedi arşı,
Sufiler mistik dansla yakalar yüce katı
Ateşe tapsa insan, koskoca taştan puta,
Tövbelerin altında ezilmiş olsa bile,
Her an ihtiyacı var yanında candan dosta.
Son anında gül gibi düşerek solsa bile.
Huzurunda bir secde, devletten daha hoştur!
Yıkmadınsa benliği, çabaların bomboştur!
Ey semazen temiz ruh, sen yağmura koştur!
Aşka meyli olmayan, can gönülde sarhoştur!
V.
Sağlam tutku bıraktın İslamın inancına,
Nurdan düşüncelere felsefeler kuruldu.
Kardeşlik umutları ortak oldu sancına,
Dünyanın dört köşesi nefesine vuruldu.
İnsanlığa duyulan güvenler sarsılınca,
Adaletsiz emeller çıkıp başa güreşti.
Fikirler boyun eğdi merhametsiz kılınca,
Çoğaldıkça aç insan zenginler zenginleşti.
Kusursuz sofralarda paylaşılmadı aşlar,
Hep güçlünün elinde dünyanın kaynakları.
Devlerin elinde atom, yoksulun elinde taşlar,
Unutuldu bereketin sembolü kelaynaklar.
Dilden dile dolaştı birleşme çağrın: Barış,
Dünyada örnek yolun çağlar boyu dillendi.
Kalplerden akıp gitti ateşin karış karış,
Milletlerin kalbinde hoşgörü ödüllendi.
Kayıt Tarihi : 16.10.2015 15:49:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ali Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/10/16/mevlana-131.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)