Ayrı ayrı yürüyoruz tüm yolları
Birbirimize ulaşmak için adımlıyoruz her bir karış toprağı,
Bazen iki adımla dolduruyorsun tüm boşluğumu,
Bazen de iki adımla yalnızlığım oluyorsun..
Kimsin ki sen?
Nasıl bu kadar içime işliyorsun?
Nasıl bu kadar benliğime doluyorsun?
Sessizlik bütün asaletiyle işleniyor ruhumun her bir zerresine,
Sana hazırlıyor beni en zarif haliyle…
Ruhuma vuran bir dalga, anımsatıyor seni huzurla.
Sonra,
Bir hasret
Bir vuslat heyecanı bırakıyor en derinime.
Aslında,
Duyuyorum,
Görüyorum,
Hissediyorum seni, tanımasam da benliğini.
Kaçmıyorum senden,
Biliyorum,
Biliyorum bekliyorsun beni orada…
Ey sîreti ve suretine, yüreğimin şimdiden ısındığı,
Ey gönlümün dehlizlerinde Bezm-i Elest’ten beri hüküm süren yâr,
Ey cân,
Ey Meva,
Biliyorum, biliyorum bir gün doğacak ay yüzün ömrüme,
Ve aydınlanacak tüm katran siyahı karanlıklarım.
Biliyorum geldiğinde huzur iklimi sinecek benliğime,
Ve sana açılacak tüm sokaklarım,
En yalın halinle dolacaksın içime en derinime.
Gelsen,
Birkaç söz söylesen bana meselâ,
Besmele ile başlasan her bir sözüne,
Sonra savursan rüzgarlar ile içime,
Düşse bir cemre misali gönlüme,
Ve erse gönlüm bahara…
Ben ses etmesem,
Dinlesem sadece seni,
Gözlerim gözlerin olsa,
Severek baksan bana,
Ve bilsen gönlümün, Züleyha'nın gönlü olmadığını,
Nefsâni olmadığını bilsen sevdamın,
Severek baksan bana meselâ,
Aksan gönlüme,
Gönlümün derinine.
Issız bir çöldeyim sanki,
Susadım sana,
Gelsen meselâ gönül coğrafyama…
İçimin çölü can yeşili bir vaha olsa,
Ve yollarımın sonunda hep sen olsan,
Sana açılsa tüm sokaklarım,
Hani tebdil-i mekânda ferahlık varmış ya,
Kalbimi alıp gelsem sana meselâ,
Kimliksiz bekleyişlerim son bulsa…
Ve kuş sesleriyle uyansam sabaha,
Ömrümde hep sen olsan…
Zayıf cümlelerim cesaret bulsa varlığınla,
Yüzümde ki en içten tebessümüm sen olsan,
Helâl olsa gönlün gönlüme,
Sonra yollarını gözleyen gözlerime,
Dokunsan gül kokulu ellerinle…
Ve bir öpücük kondursan alnıma,
Sahiplensen kalbimi
Ve sahiplensem kalbini…
Ey ömrümün en vefakâr yanı,
Ey kalbimin en güzel âh’ı,
İsmine gülümsediğim yar,
Ey can,
Ey Mevâ,
Bir baksam, gelmiş olsan artık…
Bak! Geçti ömürden yirmi üç bahar,
Yirmi dördüncü geldi kapıya,
Bilsen bir tek damlan,
İnşa eder en zarif yanımı,
Gönlüme nakşolsan
Ve düşsem artık uçsuz bucaksız deryana.
Gecikme lütfen,
Gecikme ki hayallerimi yitirmeyeyim,
Gecikme ki en güzel yarınlara seninle ereyim,
Bir yere yetişmek istercesine telaşla koşan kalbime,
Dolsan artık en mütebessim halinle.
Hiç mahcup olmamış gönlümle,
Bekliyorum seni en yalın halimle,
Ey Mevâ,
Lütfen, lütfen çok gecikme…
{23 Şubat 2014}
Mefkûre Malhun KeskinKayıt Tarihi : 8.10.2016 14:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Meva; Arapça kökenli bir isim. 1. Sığınılacak yer, yurt, mesken 2. Cennet'in adı. 'Cennet'ül Meva' 3. Kur'an'da geçmektedir. (Secde 19, Necm 15)

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!