Sana geliyor ayaklanıp
Rûhumun en taze bayatları
Seni gören omurgam kanatlanır
Sen, içimdeki kafesin anahtârı
En karanlık çağa dair sözüm “sen”sin
Geçmesin hiç bir ömür öz’üm sensiz
Ediyor zamanla kendini gözüm tenzih
Zira yükselir bakınca senin gözünden zir
En aydınlık çağda dâhi ben tektim
Yâri olmayan kurt dağlarda hep tektir
İçimde güllerle kaplı kaleme yek mevkin
Kendini, aşk tohumu dolu küfenle gelirken ektin
Sen kendini ektin diye değişti iklim
En saf gül cemâlisin bu asrın mihri
Bu yüzden parmaklarım iğne, ruhun iplik
Seni içime çırıl çıplak hâlinle diktim
Her iğne çekişim akıttı kanımı katre katre
Aşk için yer verilir her zaman harbe kalpte
Karanlığımı aydınlattı gözlerindeki dantel
Kumaşıma dokuduğum bir inci tânesi handen
Ciğerlerimin duvarları da dua kaplı
Sana işlemiyor korkudan duran aklım
Nezaketinden eriyor bu parmaklık
Sen de biliyorsun, göğüs kafesime vuran haklı
Dökülür sırlar sen gelirsen haznesinden
Göklere tırmanır elimdeki saz sesinle
Beni görüp duymayan sağırlar varmış
Taşacak bir gün aşk yönündeki az kesimler
Bak desinler değil gör desinler diye
Kurtulsun zincirdeki kör esirler diye
Seni hisseden diyarlar serinler diye
Akacaktır aşk mevsimi sesinden ile
İlden ile her dilde destan olacaksın
Aşka uzak her fizanda mesken salacaksın
Susuz çöllere yağmur gibi konacaksın
Göreceksin bir sen olacak sorulacak sır
Alışacaksın her gün yeniden doğmaya
Beni bu sıcaklığının ekseninden kovma yár
Sevmeyi bırakamaz gönül evi elinde olmayan
Isısı geçmemiş bu közüm elimde son mayam
Tek dayağım, sen dayan, aşka küsme
Sana gözüm gibi bakarım asla üzmem
Gönül gözümün perdesini aşkla süsle
Bir gün ayn-ür rzá olacaktır bir başka yüzde
Seninle muhabbet etmekten bıkmam
Bana asırlarca yaslan, dinlen ama yıkma
Yaklaştıkça öldürür ruhumu otuzlar, kırklar
Zamanla sınırlı bu zindana kanatlarımı tıkma
Etme beni mahrum saçlarının gölgesinden
Parmak uçlarımdaki sinirler ölmesinler
Kıskanır olmuş esir kuşlar hür sesimden
Oysa ki bu ses de senin esaretinde.
Seni bulmak için dağlar aşmışlığım var
Süzülmüşsün diplere doğru taşmışlığınla
Seni aramak geride kalmışlığımdan mı ?
Seni aramak, yüreğime hasret katmışlığındandır
Bu yüzden seni aramakta haklı
Seni aramak kadar bulmak da hakkım
Nice büyük şairlere dilimin ucunda aktın
Dediler ki onu aramak da, bulmak da haktır
Öyle ki bir bedevîden farksızdır rûhum.
Alıp götürmüş gemisinde yalnızlık Nûhu.
Sen, sahralarda aşk sofram, ufkum,
Kum tanelerinden uzun bir sarayın nûru..
Ve o kadar uzun ki buna yolsuzluk da dâhil.
Ama belli belirsizsin ki bu sonsuzluktan âdil.
Bir sesin var ki uzaklarda sonsuzluğa da kâdir.
Olumsuzluğa sürüklüyor bendeki aciz hâli.
Ne kadarımsa şimdi, o kadar geçmişim.
Geçmişimde olduğum kadar şimdi de hiçmişim.
Düşecek bir gün geçmişime er ya da geç işim,
Sen tez davran beni gönül mutfağına geç, pişir..
Ve bin atıma, seninle cennete koşturalım.
Aşk sevmez atında tek başına boş duranı.
Sensizliği yas edinmiş zihinde boştur anı.
Gel derim, seninle baş başa hoş duralım.
Aşamıyorum ama bu sisli hisleri
Gözlerimin camında koşturuyor su
Beni yarım değil bir tam anla isterim
Yalnız sen penceremde hoş duruyorsun
Sensiz dolmak bilmez içimdeki bu yarım
Bir ses ver, dağları, taşları duyalım
Seninle taşlaşmış kalpler de uyanır
Adımların içimdeki sağırlar devrinde bir uyarı
Duyabilmekten de güzeldir seni duymak
Seni içimin en kuytulu devrinde bulmak
Öyle karnavallı bir his ki benim için
Beni bu histen mahrum kılacak uzaklara uyma
Beni uzaklarla tanıştırma, dön gel geri
Bulabilirsem sana gelen bir yön, el ver derim
Bu yollar bana kapalı, sana engel değil.
Sana gelemediğimden bir pergelin elindeyim.
-Layemut
İbrahim AliyevKayıt Tarihi : 18.12.2023 00:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!