Ağır aksak adımlar kapatsın yaralarını yeryüzünün,
Titreyen ellerin ardına düşmesin umudun bekçiliği
Arda düşenler de görmesin kendine çekilen toprakları;
Susuz, aç, yangın görmüş kabuklu toprakları
Hava dolaşsın, kalsın kuraklık yarı aralı
Su dolsun artık n'olur, kurumuş gölgesiz yurtlara.
Parçalanmış hayatlar var tarlalardan yansıyan
Hava, su, toprak şahit
İnsanlık tarihinin fi notasını bulan yorgunluğa...
Hava dolanır, su dolar, toprak yine çatlar kahrından
Hava, su, toprak!
Bu mevsim işçisin, alnın parlak.
Ellerin arasından savrulur açılmamış başak,
Potasyum-Nitrat gelir peşi sıra
Alın bir yerde, eller bir yerde
Her biri parlak,
Dokunur insanın iliğine iliğine
Baktıkça daha bir parıldar...
Hep düş, hep düş, hep düş,
Parmakların arasından savrulan buğday düş,
Parlayan alınlar, yüzler, eller düş
Seyreden eller, eller seyreder
Hadi buğday düş!
Sağma ellerin yarasını,
Güldürme solgun ovaların ayak ucu üşümelerini...
Parlayan sim değil, değil de resim,
Acıtan kimya biraz da mevsim.
Toprağı yaralı, suyu aralı
Havası evrenin ana taşı,
Sizler! Çıkardınız ömürlerinden yılları...
Parlasın simler, yapılsın kumaşlardan zarif kesimler
Nasılsa çalışıyor hala mev/simlik işçiler...
Kayıt Tarihi : 29.5.2007 02:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dönemlik acılar çeken yurdum insanına, beklediği umutlarına...

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!