Akşamın loş saati, tutuştu kucağımda,
Hep beklenen o ses, koşuştu kulağımda,
Bir kederdir içimde, günlerdir gizlediğim,
Orta yaş vasiyetim, budur şimdi dileğim,
Canım emanet zaten, sahibine gidecek,
Râhmet inbisât eder, katarâta yüklenip,
Arzın semâ damından, muhtâca indirilir,
Her bir yürekte dûa, teker teker yoklanıp,
Mahşer gününde âbid, Burak’a bindirilir.
her biri farklı acıların hatırası olan
........bir tesbihin tanelerini okşuyor parmaklarım,
her dokunuş,
........içte gizli
................ve maziden kalma hatıraları çekiyor
Aşkın kralını biliriz, el de çiçek gezmesekte,
Paçoz gibi giyinip, kıvrak kelam etmesekte.
Deme bana ne bu kılık, nedir? bu kıyafet,
Sen beni namertlerle, cesaretimle kıyas et.
Aşkın ulu çınardır, yüreğime kök salmış,
Benden içre ne varsa, hep yerini Sen almış,
Diyorsun ki 'bırak git', 'arama ve de sorma',
Bilir misin ellerin, tutunduğum tek dalmış.
Gömleğin iki yanı, gözyaşımdan ıslanmış,
Biraz korku sarmıştı, kimsesiz bedenini,
Ya kime soracaktı, bunların nedenini,
Etrafında bir duvar, aşılmaz dağa dönmüş,
Hayat yolu denilen, gidilmesi zor yönmüş.
Öyle bir durumda ki, karar vermek imkânsız,
Sorsam sana sevdiğim, neyim ben aleminde,
Yüreğinin yakanı, biricik sevdiğin mi?
Aşkın tarifi miyim, şiir mi kaleminde,
Şu halinin mimarı, yürekten sevdiğin mi?
..............
..............
En büyük silahı ağlamaktı
......................b e b e k l e r i n,
Binlerce bomba düştü üzerine
......................ç i ç e k l e r i n,
denizler ötesinde ki sevdamın düşüyle,
koyulurdum yollara seherin alazında,
yaz kış demeden, soğukta titremeden,
vururdum yollara yıllardan yorgun bedenimi.
sorma bana kaç gün kaç geceydi,
gittiğim o sahilde kaç mevsim eskidi.
Yaşamak varmış seninle,
Bir sabahın erken saatlerini.
Paylaşmak varmış sonra
Bir dilim ekmeği ve siyah zeytini.
Bir fincan çayı yudumlamak,
Gözlerinin kahvesinde.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!