Önce şarkılarla geç
beylik tabanca gibi
insanlar okumaktan kanayan dilime
muharref bilincimden sonbahar gibi geç
Bir eski zaman masalından kaçan cepleri sırılsıklam çocukluğumla
Ah! bu kötü şarkıyı kim öğretti bana
yüzüm hangi korkunun taşrasında eğrildi
zamâne bezirganlarına çarpa çarpa
usta’m kürkü kaç bedenden sıyrıldı
Gettolarda baldırından kancalanmış bir zenci
nasıl bakar ya dünyanın eksenine
emerdim sağanakları, fırtınayı, borayı
sarnıçlar filizlerdim tatlı sulardan
oyluğum gökyüzü olurdu
Halvet
sırat nedir bildik mi
köprüleri geçerken
ya da nasıl iliklendi
göğsümüze yaprağı
gökdelen işçileriyiz bayım biz
bulanık bakışlardan
uçarı gülüşler çıkarmak rüknündeyiz
her sabah
bulutlar geçer içimizden
biz
“yoksul ve utangaç dilenciler
yüzlerini gizlerdi bu şehirde”
iki yüreğim yok benim
civanperçemi bakışlarım bu yüzden güz sancılı
ben, aykırı simge
Yaralıydım,
Ardımda rivayet sevaplarım
Önümde günahlarım
Kurumuş ırmaklar geçtim
Çorak topraklar,
Kaybedilmiş harçlıklara ağlama çağını tüketip
Hey çocuk! Nice ağlasan ki çakıl taşı
deler mi dağın hoyrat bağrını?
ve güz
saçların
ve köz
avuçların
Ardımda rivayet sevaplar
Önümde kovulmuşluğum
Kurumuş ırmaklar geçtim
Çorak topraklar
Gözsüz bakışlar
Bakışsız adamlar sonra
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!