Azı diken çoğu gül,
Yetiştirdin yurda gül.
Dikenler elin olsun,
Gülden dünya kur da gül.
Aşk derdiyle hoşem diyemem Fuzûlî gibi,
El çekmeyip ne yapsın, tabib de Fuzûlî gibi?
Leylâlar pek çoğalmış, sevenler mecnun olmuş,
Bir vefasız leylâya ağlamam Fuzûlî gibi.
İnsanı sarhoş eden aşk mıdır, şarap mıdır?
Şu hayat dediğimiz gerçek mi, serap mıdır?
Hak, hukuk gözetmeden yaşayan o insanın,
Bu dünyası mamur mu; yoksa harap mıdır?
Aradan yıllar geçti,
Senden söz edemedim.
Mevsimler hep kış idi,
Kışı yaz edemedim.
Ah Allah’ım! Of Allah’ım!
Bu dünya boş laf Allah’ım!
Günahlarım diz boyunca,
Günahkâra af Allah’ım!
Yarınları unuttum, geçmişe takılı kaldım;
Paslı çiviler gibi duvarda çakılı kaldım.
İki ileri, bir geri gitmeye de razıyım,
İleriye gitmek yok, yerimde çakılı kaldım.
Dünyaya hükmediyor bir onluk, iki beşlik..
Cüzdana sıkışmış arkadaşlık, kardeşlik.
Vefalar rafa kalkmış, dostluklar hep kasada,
Dürüstlükten daha çok rağbet görür, kalleşlik.
Kimlere kahrettin de sürgün ettin kendini?
Gurbetin rügârında soldurursun rengini.
Belki çok mutsuzsun, belki de çok dargınsın;
Gönülden değil ama, gözden uzak yerdesin.
Sabret bakalım, gün ola harman ola;
Gün doğar, rüzgâr eser derdine derman ola.
İnsanı hayata bağlayan ümittir, ümit…
Ümidin yitirme, yardımcın Rahman ola.
Tipi demek, boran demek az gelir;
Yağmur yağsa, şimşek çaksa saz gelir.
Fırtınanın yıktığı gönüllerden,
Çıkan ah’lar sevgiliye naz gelir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!