Hani kendi kendine bakarsın,
Bir aynanın karşısına geçip.
Bir süre sonra yüzün ince hatlarına takılır ya gözlerin,
Acaba nereden başladın hayat gezine,
Nereden itibaren başladın, düşünmeye.
O koskoca zamanı nasılsığdırdın bir küçük aynaya.
Hani hayallerimiz vardır bir türlü gerçekleşmeyen!
Bir yanardağ gibi fışkırıp bütün yaşadıklarını atmak,
İstersin ya içinden!
Bir güle bülbül olup konmak;
Toprağa bakmak ve altında hissetmek bedenini!
Ve yanmakta olan bir ormanın ortasında çırpınıp durmak.
Bir yalnızlık türküsü fısıldasa uzaklardan.
İçinde ufaktan bir sitem olsa.
Dağları eritip yanık bir kokuyla dönse,
Bir sevda türküsüdür bu.
Yıkılsa tüm duvarlar,
Uçurumun kenarına gelmişse hayat,
Atlamaya engel nedir?
Bir geceyi kararttıysa pusat,
Aydınlığa hacet nedir?
Hayata adanmış sevgiler vardır gönlümüzde.
Gönlümüzden gelir gözümüzden akan yaşlar.
Teselliye yer kalmamıştır artık.
Gündüz bulutlardan, gece yıldızlardan sordum seni.
Hem de tek dostum onlarmış gibi.
Ve günlerce yalvardım rabbime: 'güneş doğmasın' diye.
Yağmurlu bir günün üstüme çöken ağırlığıyla,
Düştüm yollara.
Vakit ayrılık vakti değildi belki.
Biliyor ve anlıyordum kitek çare;
Yollara anlatmaktı derdini.
Mecnun çöllere biz yollara.
Yalnızlığa gömüldüm yine,
Yine gölgemle kaldım başbaşa.
Birlikte yaşanmış kelimeler yok artık.
Anlamsız kaldı anlamlarla dolu hayat.
Suya bakıyorum berrak..
Havaya bakıyorum boşluk..
Bir hayal miydi?
Yoksa, bir kasırga mı attı bizi bilinmeyen derinliklere.
Garip gönlüm özlem duyuyor tabanca ve tetiklere.
Dayayıp şakağına hayatın film gibi geçmesini;
Nerelerde kirlettiğini genç ömrünü;
Kaç gece uykusuz kaldığını bir körpe sevda uğruna;
Kara düşen yağmur taneleri gibi erittin beni,
Bİr parça zehir aradım içkime,
Ey gam yemiş gönül!
İçtiğin aşkın şarabıdır, gayr-ı ne hacet zehire.
İntiharlar etti gönül yokluğundan.
Seni aradım kaldırım çizgilerinde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!