Milyon kere merhaba
Göğün altında sıkışıp kalan
Hemduygu insan!
Bilirsin, şiire abandım
Kanına girdim kalemin.
Bilirsin, buzlarım ısındı
Ekşidi zaman, çürüdü ömür
Bir vadide çağlayan kar suyu iken
Şimdi lavralara mekan, bir bataklık
Çamurdan, balçıktan ibaret
Öylesine bulanık, öylesine kekrem.
Rengarenk kelebekleri öldü
Bence artık düpedüz yanlızım
Gece yarısı artık ömrümün
Bu karanlığa cümlem yok,
Hissediyor, ürküyor, yazıyorum
Bazen bir avuç soğuk su
Yüzüme atıyorum falan
Bir sızı var bin geceden daha ağır
Aragon'un her cümlesi gibi büyük
Ve keopsun taşlarına benzer
Tek tek özenle yerine oturtulmuş
Dışına baksan Musa'nın asası
İçimizde yarım kalıyor hep hayat
Avucuma sığmadı henüz yaşadığımız
Kursağımda bir yumruk gibi kalmış
Bu sefer tamam deyip yutkunamadığım
Ama hep kıpır kıpır hayal ettiğimiz
Yeni uyanmıştı toprak
Mevsim caglayarak akıyordu doruklardan
Tonlarca yeşil nakşetmişti dağları
Serin esiyordu o gece yaşam
Bir kaya dibinde bağdaş kurup
Sol kolunu çantasına dayamıştı ölüm.
Avazım çıktığı kadar sustum
Rüzgara döndüm yüzümü
Yedi rekat yanlızlaştım..
Ve sonra;
Serin serin terledi yüreğim.
Sustum..!
Tanışmak!
Kirpiğinin
Saç telinin
Ya da Konyaaltı sahilin
Kelebekler vadisi veyahut..
Ve yangın koyarım adını
Eski bir sandalyede yazarken
Gurbetin son şiirini
Hüzünleri sıralarım ardı ardına
Neşeli bir ilham gelmedi zira
Kan kokan bozkırlarda
Kenarında papatyalar gülümserdi
Koşar adım durduğum,
Tozunu topraktan esirgeyen
Bu yalın ayak yolun.
En çok akşamüstü
Işığını yitirirken güneş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!