Bazen efkar sarar yüreğini
Kağıt kaleme sarılmak gelir içinden
Kulağında dertli bir türkünün ezgisi
Yanık sesli türkücünün feryadıyla perçinlenip
Dem vurursa hüznünün orta yerine
Ağla içindeki zehri akıtabildiğince
Gözlerin celladım olmuş
Vurur kılıcını kıldan ince yüreğime
Basar tütünü kanayan taze yaralarıma
Ak duvağına kara çalar
Ömrümün gelin papatyaları
Anılar pusu durmuş yalnızlığıma
Biz hep uç noktalarında yaşadık hayatı sevgili
Hep fırtınalı yıldızsız gecelerde açıldık
Yapboz dünyanın karanlık sularına
Saksıda suladığımız fesleğenlerimiz olmadı
Hep uçurum çiçeklerine kondu yalancı baharlarımız
Rutubet kokan delikanlılığımız
Her şey kaybolan bir gelecekten kalmaydı
Buzlu camların ardında oynayan çocukları seyretmek
İçinde çoğalan hüzünle oynadığı tek oyunuydu
Yoksul sevinçlerin dahi cimrilik kokan devamsızlığında
En derininde unutulmuş tomurcukların zincirlerini kıran
İntihar cazibeli beton duvarlar arasında
Yüreğimin barajlarında sevgi biriktirdim sana
Aşk ürettim Seyhan´ın asi dişiliğinden
Kalmasın sevdasız tek bir hücren
Solmasın hasret kokuşlu gonca güllerin
Faili meşru cürümler işlerdim
Kokunu duymadığım her nefeste
Son baktığımda anamın gözleri yaşlı
Elindeyse ıslak mendili vardı
Arkamdan salladı hüzünbaz bir uzunlukta
Bense sırtımda yorgun yükümle
Vurdum yüreğimi ayrılık hasretine
Düştüm yollara gurbet gurbet
Sensiz bu şehir azrail bana
Her köşe başında ecel olur anıların
Ne yana dönsem
Sensizliğin çıltırdan soğuk nefesi
Gözlerindeki buğulu yalnızlıkta
Sevda zulası aç bırakır yüreğimi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!