Zamanın birinde Lokman adında,
Bir köle yaşardı, sevilen Hakk katında.
Kötülük yerine iyilik doğardı ondan.
Diğer köleler çatlardı kıskançlıkdan.
Bir gün Lokman’ın efendisi,
Köleleri meyve toplamaya gönderdi.
Lokman dışında köleler,
Meyveleri midelerine indirdi.
Korktukları için efendilerinden,
İftira attılar Lokman’a hemen.
Meyveleri o yedi dediler, hep birden.
Kurtulduk sandılar ceza görmekden.
Efendisi çok kızdı Lokman’a,
İftirayı öğrenen Lokman,
Çözüm aradı buna.
Dedi “Efendim bir arzım var sana”.
“Efendim hepimize içir, sıcak su,
Hepimiz yapalım çayırda koşu”
Köleler çayırda koşdu da koşdu,
Hepsi de yedikleri meyveleri kusdu.
Lokman’ın midesinden yalnızca sıcak su,
Döküldünce gördüler ki, sözü çıktı doğru.
Lokman’ın hikmeti* bunu göstermeyi bilirse,
Hesap et Allah’ın hikmeti ne kadar yüce.
Kötülükler gizli kalır sanma, *1
Hasip, hesap sorucu Allah var daima.
O habirdir, her şeyden haberdardır.
Hemen hesap sormuyorsa bil ki sabrındandır.
İmrenme güzeldir, kötü olan haset.
Haset edeceğine Allah’a şükret.
Şükürle birlikte gelişmeye devam et.
İmrenme yani gıpta,
Kabul görür Hakk katında.
Hak arayana şükür et, demek de yanlış.
Şükür ayrı iş, hak arama ayrı iş.
Muhammet, 15’de,*2
Cennet ve cehennem ehli arasında,
Yapılır bir kıyaslama.
Ayette içirilen sıcak su semboldür.
Hakk katında sırlar ortaya dökülür.
Sıcak suyun asıl anlamı budur.
Ortaya dökülünce sırlar.
İyiyle kötü birbirinden ayrılırlar.*3
Hakk katında sırlarını kusmadan,
Arındır kendini günahlardan.
Mevlana der ki: ”O taş gibi gönle biz kaç kereler yumuşak sözler söyledik, fakat öğüt almadı. *4
Damarda da kötü yara olursa oraya kötü ilâç konur, eseğin basına köpeğin disi lâyıktır.”
Tatlı sözle yola gelmeyen kişi,
Çarptırılır sert belaya,
O bela adeta köpek dişi.
Taş kalpliler sınanır bela ateşiyle,*5
Kalpleri imana gelip yumuşasın diye.
Bela çilesinden kurtulmak istersen,
Secde edip Hz. Allah’a yaklaş sen. *6
06.04.2015
Saygılar ve Sevgiler.
Fatih Lütfü Aydın
*Hikmet Hz.Allah’ın bir şeyi yaratmasında ki ya da yapmasında ki neden, bir şeyi hakkıyla yapması yani kotarması.
*1TÂRIK
9. Yaşar Nuri Öztürk: Sırların/gizlilerin yoklanıp ortaya çıkarılacağı gün,
10. Yaşar Nuri Öztürk: Artık onun için ne bir kuvvet vardır ne de bir yardımcı.
*2MUHAMMED-15
Yaşar Nuri Öztürk: Sakınanlara vaat olunan cennetin durumu şöyledir: Orada, bozulmayan sudan ırmaklar; tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet sunan bir şaraptan nehirler, süzme bir baldan oluşan nehirler var. Ve orada kendileri için her türlü meyvenin yanında, Rablerinden bir de bağışlanma var. Bu nimetler içindeki ile, sürekli ateşte olup da içirildiği sıcak su tarafından bağırsakları parçalanan kimse aynı olur mu?
*3NÛR-26
Yaşar Nuri Öztürk: Murdar karılar murdar erkeklere, murdar erkekler de murdar karılara... Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara... Bunlar, ötekilerin söylediklerinden arınmışlardır. Bunlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.
*4ÂLİ İMRÂN-104
Yaşar Nuri Öztürk: İçinizden hayra çağıran, doğruluk ve güzelliği belirlenene özendiren, kötülük ve çirkinlik belirlenenden sakındıran bir topluluk olsun. Kurtuluş ve zafere erenler işte onlardır.
*5TEVBE-126
Görmüyorlar mı ki, her yıl bir veya iki kez imtihan ediliyorlar. Hâlâ ne tövbeye yelteniyorlar ne de öğüt alıyorlar.
*6ALAK-19
Yaşar Nuri Öztürk: Sakın, sakın! Ona boyun eğme; secde et ve yaklaş!
İFTİRA
Sözlükte "yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak gibi" anlamlara gelen iftira, ahlâk terimi olarak bir
kimseye işlemediği bir suçu isnat etmek demektir. Hukuk ve ahlâkta iftira yerine daha çok ifk ve bühtân terimleri,
zina iftirası için de kazf kelimesi kullanılır. Kur'ân'da iftira ve aynı kökten gelen kelimeler elli dokuz yerde
geçmektedir. Bu âyetlerden birinde Allah'ın, kendisine ortak koşma dışında dilediği kimselerin bütün günahlarını
bağışlayacağı ifade edildikten sonra, "Allah'a ortak koşan kimse yanlış bir inanç uydurup büyük günah işlemiş olur"
denilmektedir (Nisâ, 4/48) . Bir diğer âyette ise "Kim bir hata yapar veya kasıtlı günah işler de onu bir suçsuzun
üzerine atarsa büyük bir bühtan ve apaçık bir günah işlemiş olur" (Nisâ, 4/112.) buyrulmak suretiyle iftiranın ne
denli büyük bir günah olduğuna dikkat çekilmiştir. Hadislerde, büyük günahlar arasında, kötülükten habersiz iffetli
bir kadına zina iftirasında bulunmak da sayılmıştır (Buhârî, Vesâyâ, 23) . Mü'minleri kötü huy ve davranışlardan uzak
tutma gayreti içinde olan Hz. Peygamber onları iftira konusunda da uyarmış, iftiranın insanın âhiret hayatını iflasa
götürecek olan kul hakları arasında yer aldığını belirtmiştir (Müslim, Birr, 60) . İslâm'da iftira haram kılındığı
gibi asılsız olması muhtemel haberler doğruymuş gibi kabul edilerek bunları araştırmadan inanmak da yasaklanmıştır
(İsrâ, 17/36; Hucurât, 49/6) . (M.C.)
Alıntı….. https://fetva.diyanet.gov.tr/SoruSor/DiniKavramlarSozlugu.aspx#.VSGRy9ysWov
HASET
Türkçe'de "çekememezlik" anlamına gelen hased kelimesi bir ahlâk terimi olarak kişinin, başkalarının sahip bulunduğu maddî ve manevî imkânlarının elinden çıkmasını veya o imkânların kendisine geçmesini istemesi anlamına gelir. Kur'ân'da, Yahudilerin müslümanları küfre döndürme yönündeki niyet ve istekleri onların nefislerindeki hasede bağlanmak suretiyle hasedin temelde bir duygu ve niyet meselesi olduğu vurgulanmış (Bakara, 2/109) , aynı zümrenin Allah tarafından müslümanlara bahşedilen başarıları kıskanması da haset kavramıyla ifade olunmuştur (Nisâ, 4/54) . Ayrıca haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah'a sığınılması gerektiği belirtilmiştir (Felâk, 113/5) . Haset kelimesi hadislerde hem yukarıdaki anlamda, hem de "gıpta" anlamında kullanılmıştır (Buhârî, İlim, 15. zekat, 5. Ahkâm, 3; Ahmed, Müsned, II/9, 36) . Hadislerde, haset hakkında oldukça sert ifadeler yer almaktadır. Buna göre, "Bir kulun kalbinde îmânla haset bir arada bulunmaz." (Nesâî, Cihad, 8): "Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri yok eder." (İbn Mâce, Zühd, 22; Ebû Dâvûd, Edeb, 44) . Bir başka hadiste de kin ile hasedin önemli sosyal problemlere yol açan ahlâkî hastalıklar olduğuna dikkat çekilmektedir (Müslim, Îmân, 243) . Din kardeşliğini pekiştirmek ve sosyal barışı sağlamak için gerekli olan hususlar bir hadiste şu şekilde sıralanmaktadır: "Dedikodunun peşine düşmeyin, başkalarının kusurlarını araştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin,kin gütmeyin. Ey Allah'ın kulları, kardeş olun! " (Buhârî, Edeb, 57, 58; Müslim, Birr, 24, 28, 30, 32.) Haset genellikle aralarında meslekî, iktisadî, ilmî, siyasî ve sosyal ilişkiler bulunan insanlar arasında ortaya çıkar. Psikolojik ve sosyal zararları bulunan ve şeytanî bir huy olan haset dinimizce haram kılınmış, gıpta ve hayırda yarışma (münafese) teşvik edilmiştir. Bir tür ruhî hastalık olan haset duygusu, insan tabiatındaki bencillik eğiliminden, dolayısıyla başkalarının kendisinden üstün durumda olmasına tahammül edememesinden kaynaklanır. Bu hal hasetçiyi bir tür bunalıma sokar ve mutsuz kılar. İnsanlar, yaratılıştan haset duygusu taşımalarına rağmen bu duyguyu aklın ve dinin buyruklarına uyarak baskı altında tutabilirler, onun etkisine maruz kalmaktan kendilerini koruyabilirler. Zira haset duygusunu bütünüyle yok etmek herkes için mümkün olmaz. Ayrıca haset edilen kimsenin de hasetçi ve muzır kimselere iyilik ve ikramda bulunarak onların kalplerindeki kötülük ateşini söndürmeye çalışmaları (Kasas, 28/54; Fussilet, 41/34-36) , kendisine lütfedilen nimetleri kullanırken israftan kaçınmaları, davranışlarını başkalarının kıskançlığına sebep olmayacak şekilde ayarlamaları gerekir. (M.C.)
Alıntı….. https://fetva.diyanet.gov.tr/SoruSor/DiniKavramlarSozlugu.aspx#.VSGPJtysWot
GIPTA
Sözlükte "incelemek, araştırmak, yoklamak" gibi anlamlara gelen "gabt" kökünden türetilen gıbta kelimesi, nimete kavuşma arzusu, sevinç demektir. Bir ahlâk terimi olarak ise, kişinin başkalarının sahip olduğu maddî veya manevî imkân ve meziyetlere imrenmesi, onun elindeki nimetlerin yok olmasını istemeksizin kendisinin de aynı şeylere kavuşmayı arzulaması anlamında kullanılmaktadır. Kur'ân'da gıpta kelimesi geçmemektedir. Ancak "... Allah'tan O'nun lütfunu isteyin" (Nisâ, 4/32) meâlindeki âyet ve benzeri âyetlerde gıpta kastedilmiştir. Ayrıca hayırda yarışmayı öğütleyen âyetlerde de gıpta ve münâfese teşvik edilmiştir (bk. Bakara, 2/148; Mü'minûn, 23/61; Mutaffifîn, 83/18-26) . Hz. Peygamber de, "Ancak iki kişiye imrenilir, bunlardan biri Allah'ın kendisine mal verdiği ve bu malı Hak yolunda tüketme iradesine sahip kıldığı kişi, diğeri de Allah'ın kendisine ilim verdiği, hem bu ilimle amel eden hem de onu başkasına öğreten kişidir" (Buhârî, İlim, 15. zekat, 5. Müsned, II/9, 36) buyurmak suretiyle müslümanların başkalarının elinde bulunan nimetleri kıskanmadan kendilerinin de aynı şeyleri elde etmek için gayret göstermelerini öğütlemiştir. (M.C.)
Alıntı… https://fetva.diyanet.gov.tr/SoruSor/DiniKavramlarSozlugu.aspx#.VSGRy9ysWov
Hikmetler.
• Akıllı ve olgun insanlar, meselelere çare bulmada zorluk çekmezler. Zira her meselenin bir hal çaresi olduğunu bilirler.
• Başkalarına olan kıskançlıkları ve çekememezlikleri bazı insanları yalana ve iftiraya iter. Tabiidir ki bu, cahil ve kendini bilmez insanlar için mevzubahistir. Bu cahil ve kendini bilmezler, olgun ve Kâmil insanlara ne kadar çamur atarlarsa atsınlar, onlara ne kadar iftira ederlerse etsinler, hakikat ortaya çıkınca kendileri mahcup olup rezil olurlar.
Mesnevi’de Geçen Bütün Hikâyeler ve Hikmetler. Sh. 58 Mehmet Zeren BİLGE KÜLTÜR SANAT.
Not: Mevzubahis: söz konusu.
”Getirdigimiz turfanda meyveleri o yedi” diye kölelerle kapı yoldaslarının, suçlarını Lokman’ın
üstüne atmaları
Lokman, efendisinin hizmetinde bulunan köleler arasında hor, hakîr görünmekteydi.
3585. Efendi rahatça yesin, eglensin diye kullarını meyve getirmek üzere baga gönderdi.
Lokman, kullar içinde, âdeta onlara tâbi bir kuldu. _çi mânalarla dolu, görünüsü gece gibi kapkaranlıktı.
Köleler topladıkları meyveleri, tamah edip bir iyice yediler.
Efendilerine de “ Lokman yedi” dediler. Efendi, Lokman’a yüzünü eksitti, agır bir tavır takındı.
Lokman bunun sebebini arastırıp anlayınca efendisine dargın bir tarzda agzını açıp.
3590. “ Efendi; hain kul, Allah yanında, onun rızasını kazanmıs bir kul olmaz.
Ey kerem sahibi! Hepimizi imtihan et. Bize fazlasıyla sıcak su içir.
Ondan sonra beni büyük bir sahraya çıkar. Sen atlı olarak kos, bizi de yaya olarak kostur.
O zaman kötülük yapanı gör, sırları açan Allah’nın islerini seyret” dedi.
Efendi, kullara sâki oldu, sıcak suyu içirdi. Onlarda korkularından içtiler.
3595. Sonra onları ovalarda kosturmaya basladı. Kullar asagı yukarı kosup duruyorlardı.
Nihayet iyice yoruldular, kusmaya basladılar. _çtikleri su yedikleri meyvelerin hepsini çıkardı.
Lokman’ın da gönlü bulandı, o da kustu. Fakat onun karnından halis su geldi.
Lokman’ın hikmeti bunu göstermeyi bilirse, varlıgın Rabbi olan Allah’nın hikmeti nelere kadir degildir?
Kıyamet gününde bütün sırlar çıkacak, bilinip görülecek. Sizin de bilinmesini istemediginiz sır meydana çıktı.
3600. Sıcak suyu içtikleri gibi kendilerini rüsvay edecek sırları tamamı ile açıga vurulmus oldu.
Tas; atesle sınanacagı (ates içinde parçalanıp yumusayacagı, eriyebilecegi) için kâfirler, atese atılırlar, onların
azabı atesle olur.
O tas gibi gönle biz kaç kereler yumusak sözler söyledik, fakat ögüt almadı.
Damarda da kötü yara olursa oraya kötü ilâç konur, esegin basına köpegin disi lâyıktır.
“Habîs olan seyler habîsler içindir” hükmü bir hikmettir. Çirkine münasip olan çirkin estir.
3605. Su halde sen de hangi esi dilersen yürü, onu al. Allah’da mahvol, onun sıfatlarını kazan!
Nur istersen nura istidat kazan; Allah’dan uzaklık istersen kendini gör, uzaklas!
Yok, eger bu harap zindandan kurtulmaya bir yol istersen sevgiliden bas çekme, secde et de yaklas!
Alıntı: http://semazen.net/download_detail.php? id=6
Mesnevi-i Şerif Cilt I
Kayıt Tarihi : 6.4.2015 22:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!