Kazvinlinin* biri bir gün,
Aslan resmi dövdürmek istedi.
Bana bir dövme yap,
Ama canımı yakma usta dedi.
Dövmeci dedi,
“Ne resmi döveyim a yiğit.”
Kazvinli de dedi,
Aslan resmi döv, görünsün yiğit mi yiğit.
Dövmeci dedi “Nereye döveyim onu.”
Kazvinli işaret etti dövmeciye omzunu.
Dövmeci başladı omuza dövme dövmeye.
Başladı Kazvinli acıyla bağırıp, inlemeye.
Kazvinli bağırdı “Aman usta ne yapıyorsun bana”
Dövmeci, “Aslan döv dedin ya, aslan dövüyorum omzuna.”
Kazvinli “Usta aslanın hangi uzvundan başladın”
Dövmeci ”Kuyruğundan başladım aslanın”
Kazvinli “Usta başla başka organından, uzvundan.”
Çok canım yandı, varsın kuyruksuz olsun aslan.”
Her uzuvda canı yanan Kazvinli,
O uzvu da bırak diye diye,
Yeter be dedirtti dövmeciye.
Dövmeci, sinirlendi öfkeyle attı iğneyi yere.
Söylendi, böyle uzuvsuz, aslan mı olurmuş diye.
A Kardeş, iğne yarasına sabret ki gâvur nefsin iğnesinden kurtulasın.*1
Nefis çilesine, acıya katlan ki Allah’ı, gerçek huzuru, mutluluğu bulasın.
Gönlü mum yakmayı öğrenince, güneş bile onu yakamaz.*2
Hakk rızasına uygun çileyle, yani nefis terbiyesiyle, yana yana.
Gönlün nurlanır, ışıklanır, dönüşürsün güneş gibi ışıldayana.
Hak’tan nefis terbiyesi dile, yol versin sana,
Aşk ile çile ile, yana yana kavuş Hakk’ın Nuruna.
Esas yarış, esas savaş verilmeli O Nur uğruna.
Çilesiz Rahmet olmaz Ey! Allah kulu.
Çile yüklü, dert yüklü eriş yolu.
Her nimetin vardır külfeti,
Göze almalı çileyi, zahmeti.
2 tür çile vardır, biri dünya çilesi,
Diğeri nefis terbiyesi.
Muhasebesini iyi yapmak lazım, çilenin.
Sonuç helal mı olacak haram mı?
Bedeli ne olacak onca derdin, zahmetin.
Cennet sevinci mi yoksa cehennemî gam mı?
Kalıcı dünya çilesinden kurtulmak için,
Geçici nefis çilesini, zahmetini seçin.
Bu dünya çilelerini yani,
İçkinin sabah ki baş ağrısını,
Binası olmayan haramın yıkıcı acısını,
Sigaranın nefes darlığı sıkıntısını,
Çok yemenin midede ki yangısını,
Kul hakkıyla yaşanan vicdan azabını,
Terk edin hepsini,
Çile ile aşın bu dünya sancısını.
Dünya çilehanesinden kurtulmak için çekmeli çile.
Dünya çilesi biter İnşallah, nefis terbiyesi ile.
Bir şeyi öğrenirken çekilen sıkıntının adıdır, meşakkat.
Sıkıntıya katlanıp da, tak ruhuna manevi kanat.
Sıkıntıya göğüs gerip de, nefis çilesine katlan,
Nurlanıp, cilalanıp özgür ruh olarak kanatlan.
Aşk olmazsa olmaz meşk (uygulama, çalışma, hayata geçirme) .
Aşk ile nefis terbiyesini hayata geçir de, hayattan yeme tekme.
Sarayvari bir yaşam, ile Allah bulunur mu paşam.*3
Ne güzel olur, nefsimi yenip de,
O hep bekleyene, Hz. Allah’a ulaşsam.
09.11.2014
Saygılar ve Sevgiler.
Not: Nefis terbiyesi için Bk. http://www.antoloji.com/fecr-5-siiri/
Belkide Câlût cilt, ten, nefis demek.
Câlût’u yenmek için, hepsi de helal olmak şartıyla,
Az yemeli içmeli, uyumalı, konuşmalı ve az sıvı harcamalı.
Önemli olan sıvıda cimrilik.
Helaliyle insan ten temasından kaçmamalı. (Fecir Şiirinden 1 dörtlük) .
*1Mesnevi Cilt 1, Beyit 3001
*2Mesnevi Cilt 1, Beyit 3004 KEHF-18
Yaşar Nuri Öztürk: Güneş'i görüyorsun: Doğduğu vakit mağaralarından sağ tarafa kayar, battığı vakit ise onları sol tarafa doğru makaslayıp geçer. Böylece onlar mağaranın geniş boşluğu içindedirler. Bu, Allah'ın mucizelerindendir. Allah'ın kılavuzluk ettiği, doğruyu bulmuştur. Şaşırttığına gelince, sen ona yol gösteren bir velî asla bulamazsın.
*3 Allah dostlarından olan İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretleri taç ve tahtını terk etmeden evvel Belh hükümdarı ve yeryüzünün en zengin şahsiyeti idi. Otuz adet paşasıyla sarayına girip çıkardı, mizacı da hayli sert ve haşin idi.
Bir gece sarayında atlastan yapılmış yatak, yastık ve yorgan örtüleri arasında muhteşem yatağında uyuyordu. Sarayın tavanından gelen bir gürültüyle birden tatlı uykusundan uyandı. Dinledi, tavandan tıkır tıkır sesler geliyordu. Sanki damda biri vardı ve yürüyor gibiydi. Hiddetle kalktı yatağından ve seslendi!
- Hey, kim var orada?
Bir ses geldi ve;
- Ben varım! dedi.
- Sen de kimsin, benim sarayımın tavanında ne arıyorsun? diye sordu.
- Devemi kaybettim de onu arıyorum.
Garip birisiydi konuşan.
İbrahim Ethem -kuddise sırruh- Hazretlerinin kan beynine sıçradı, şiddetle bağırarak azarladı, tersledi o kişiyi.
- Sen deli misin, budala mısın, be adam? dedi. Haydi defol oradan, sarayın tavanında deve mi aranır?
Yukarıdaki ses alaylı alaylı karşılık vererek;
- Ya siz hükümdar hazretleri, siz akıllı mısınız? Söylesene bakayım bana, o atlas yataklarda Allah-u Teâlâ aranır mı hiç? Orada Allah-u Teâlâ bulunur mu? dedi.
İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretleri bundan büyük bir ders almıştı, işin hikmetini anlamıştı.
http://www.hakikat.com/dergi/87/emre87.html
Hikmetler.
• Her nimetin mutlak bir külfeti vardır. Emek sarf etmeden yorulup didinmeden hedefe varmak, maksadı hasıl etmek maksuda erişmek mümkün değildir. Bu sebepler âleminde her şeyin husulü sebebe bağlanmıştır. Gülün güzelliğini görmek isteyen, ağacın meyvesinin tadına ermek isteyen; onu dikecek, bakıp sulama zahmetine katlanacaktır. Gönül fidanını yetiştirmek de tıpkı böyledir.
• Zorlukları göze alamayan ilk manide takılıp kalanın muradına ermesi imkânı yoktur. Bir gayesi olan insan o gaye uğruna çıkacak zorlukları göğüslediği, göğüsleyebildiği ölçüde hedefe varma şansını elde eder ancak.
• İğnelerin acısına katlanmayı göze alamayan insan vücuduna aslan resmi dövdürmeye kalkıp, dövmecinin önüne oturmamalıdır.
Mesnevi’de Geçen Bütün Hikâyeler ve Hikmetler. Sh. 49 Mehmet Zeren BİLGE KÜLTÜR SANAT.
Külfet: ödenti, bir amaca ulaşmanın bedeli, sıkıntısı.
Maksad: amaç.
Maksud: amaçlanan.
Hasıl etmek: elde etmek, çabanın sonucunu almak, toplamak.
Husulü: hasılatı, geliri.
Mani: engel.
Murad: muraz edilen, arzu edilen, arzulanan.
Gaye: amaç.
DÖVME YAPTIRAN ADAM
30 Ocak 2008 Çarşamba
Mesnevi Hikâyelerinden Dersler: 10
DÖVME YAPTIRAN ADAM
Kazvinlinin biri (Kazvin*, İran"da Tahran"ın kuzey batısında bir şehir) bir gün vücûduna bir aslan dövmesi yaptırmak ister ve dövmeciye gider:
-Usta, der, bana bir dövme yap, fakat canımı acıtma.”
Dövme ustası sorar:
-Ne resmi istersin vücûduna ne işleyeyim? " der.
Adam:
-Burcum aslandır onun için bana bir aslan resmi çiz, fakat dikkat et bu işi adam akıllı yap" der. Dövmeci sorar:
-Vücûdunun neresine yapayım aslan resmini? " Kazvinli:
-İki omuzumun arasına, der.
Döğmeci iğneleri alıp işe koyulur. Adamın canı acımaya başlar ve feryad eder:
-Aman usta beni öldürdün ne yapıyorsun, diye bağırır. Usta:
-Aslan resmi yap dedin ya onu yapıyorum," der. Kazvinli sorar:
-Neresinden başladın? Usta:
-Kuyruğundan," diye cevap verince, Kazvinli:
-Aman iki gözüm, canım ustacığım, bırak kuyruğu, aslanın kuyruğunu yapacaksın diye benim ta kuyruk sokumum sızladı. Canım burnuma geldi. Aslan varsın kuyruksuz olsun. İçime fenâlık geldi acıdan nerdeyse bayılacağım, der. Usta bunun üzerine aslanın başka bir tarafını yapmak üzere iğneleri batırmaya başlar. Kazvinli feryad eder:
-Şimdi aslanın neresini çiziyorsun? der. Usta:
-Kulağını çiziyorum," der.
Kazvinli can acısıyle bağırır:
-Bırak ustacığım Allah aşkına varsın aslan kulaksız olsun, canım çok acıdı, der.
Usta bu defa aslanın başka bir yerini çizmeye başlar. Kazvinli yine feryad eder:
"Bu defa aslanın neresini dövüyorsun," der. Usta:
-Azizim şimdi aslanın karnını yapmaya çalışıyorum, der.
Bunun üzerine Kazvinli:
-Aman çok fenâ acıdı canım, bırak iğneleri batırma varsan aslan karınsız olsun, karnı eksik olsun aslanın, deyince; usta sinirlenerek elindeki iğneleri yere atar:
-Bu benim başıma gelen, âlemde hiç kimsenin başına gelmemiştir. Hiç kuyruksuz, başsız, kulaksız ve gövdesiz aslan olur mu? Böyle bir aslanı kim görmüş” diye işi bırakır. (Mesnevî, c. I, beyit: 2981 vd.)
AÇIKLAMA
Dövme yaptırmak, mîlât öncesi ilkel toplumlardan kalma bir âdettir. Bu eski toplumlarda, süslenme tutkusu yanında kötü ruhlara karşı korunma amacıyla daha çok yüze dövme yapılırdı. 18. -19. asırlarda dövme yaptırmak Batıda yaygınlaştı. Bir ara İngiliz soyluları arasında moda oldu.
İlkel dövme, deriye yan yana küçük delikler açmak ve bu deliklere is, sürme, mürekkep, kına, çivit gibi boyalı maddeler doldurmak sûretiyle yapılırdı. Hikâyemizdeki dövmecinin bu şekilde çalıştığı anlaşılıyor.
Günümüzde ise özel olarak imal edilmiş elektrikli dövme kâlemleri kullanılmaktadır. Ayrıca acı duymamak için lokal anestezi yapılır.
İlâhî dinler dövme yaptırmayı doğru bulmaz. Tevrat"ta kesin bir dille yasaklanır. Peygamber Efendimizin hadislerinde dövme âdeti yasaklanmıştır. Bunun eski tarz dövme olduğu muhakkaktır.
Yasağın esprisi şudur: İnsanın tabiî görünüşünde zorunlu bir sebep yoksa değişiklik yapılması doğru bulunmaz. İnsan en güzel biçimde yaratılmıştır, ona dışarıdan bir müdâhale iyi olmaz. Ayrıca eski usul dövmenin sağlığa zararı açıktır. Günümüzde bir kısım gençlerimizin dövmeye özendiği görülüyor. Şunu söylemek mümkün: Hoş bir şey değilse de, kolayca silinen boyalarla yapılıyorsa bu tür dövmelere cevaz verilebilir.
Hikâyenin sonunda Hz. Mevlânâ şu öğüdü verir: “Kardeş, iğne yarasına sabret ki kâfir nefsin iğnesinden kurtulasın! ”
“Vücûdunda nefsi ölen kişinin fermanına güneş de tâbidir, bulut da..”
Yâni vücûdunda acı duymayacak kadar vücuddan kurtulmuş; gönüllerinde gerçekten arslan yatan Allah yolunun yiğitleridir ki, onlara bütün felekler secde ederler.
Mevlânâ"nın bu hikâye vesîlesiyle yaptığı hatırlatma üst seviyeden ve Mevlânâca diyebileceğimiz bir bakışın ifâdesidir: İğne yarasına sabret ki, kötü nefsiyin zararlarından korunasın, diyor.
Konuyu biraz daha basite indirgeyerek şunları söyleyebiliriz: Hiçbir başarı, hiçbir güzel netîce kolayca ve zahmetsiz biçimde elde edilmez. Her şeyin bir bedeli vardır. Arzu edilen sonucun elde edilmesi için bir takım zahmet ve külfetlere katlanmak gerekir.
Meselâ ibâdetlerimiz bir takım fedâkârlıkları gerektirir. Abdestin, namazın, orucun sağlayacağı mânevî güzelliklere kavuşmak için, sırasında onların vereceği zahmete katlanmak icap eder. Hac ibâdeti, masraflı, yorucu, maddî ve mânevî bakımdan dayanıklı olmayı gerektiren bir ibâdettir.
Aynı şekilde nefsini yenip mânevî olgunluğa ulaşmak için, bu konudaki rehber kişinin tavsiyelerine uymak gerekir. Bu tavsiyeler başlangıçta insana ağır ve zor gelebilir. Ama bunlar katlanılmaya değer. Çünkü elde edilecek sonuç gerçekten değerlidir.
Bedeni hasta olan kimse hekimlerin verdiği ilaçları acı da olsa kullanır, aksi takdirde iyileşemez. Sırasında ameliyata, bıçağa, neştere başvurmak gerekebilir. Bu tür operasyonlara ve tedavi sürecinin sıkıntılarına katlanamayan iyileşemez.
Eğitim sürecinin zahmetini göze alamayan tahsil yapamaz. Yorucu ve zor antrenmanlara dayanamayan sporcu alanında ilerleyemez.
Aynı şekilde, mânevî olgunluğa, yüksek ahlâk seviyesine erebilmek için de, nefsimizin isteklerine, hırslarımıza, kibir ve gururumuza karşı koymasını bilmek gerekir. Bütün bu zahmetleri göze alamazsak başarıya ulaşamayız. Tıpkı iğnenin acısına katlanamayan ve sonuçta sırtına arslan dövmesi yaptıramayan kişinin durumuna düşeriz.
http://akademik.semazen.net/author_article_detail.php? id=907
2980. Her zahmete, her mesakkate kızar, kinlenirsen cilâlanmadan nasıl ayna olacaksın? ”
Vücuduna aslan resmi dögdürmek isteyen, fakat igne acısından dolayı pisman olan Kazvinlinin
hikâyesi
Rivayetçiden su hikâyeyi de dinle: Kazvinlilerin âdetleridir;
Vücutlarına, kol ve omuzlarına, kendilerine zarar vermeksizin igne ile mavi dövmeler dövdürürler.
Bir Kavzinli, tellâgın yanına gidip “Bana bir dögme yap; fakat canımı acıtma” dedi.
Tellâk “ Söyle yigidim; ne resmi döveyim? ” diye sorunca “ bir kükremis aslan resmi döv” dedi;
2985. “Talihim aslandır, onun için aslan resmi olsun. Gayret et, dövmeyi adamakıllı yap! ”
Tellak “Vücudunun neresine döveyim? ” dedi. Kavzinli “ _ki omzumun arasına”” dedi.
Tellak, igneyi saplamaya baslayınca yigidin sırtı acımaya baslayıp,
“ Aman usta, beni öldürdün gitti. Ne yapıyorsun? ”diye bagırdı.
2990. Usta “ Aslan yap dedin ya” dedi. Kazvinli sordu:” Neresinden basladın?
Usta “ Kuyrugundan” dedi. Kazvinli dedi ki:” Aman iki gözüm, bırak kuyrugunu.
Aslanın kuyrugu ile kuyruk sokumum sızladı, nefesim kesildi, bogazım tıkandı.
Aslan, varsın kuyruksuz olsun. _gne yarasından yüregime fenalık geldi, bayılacagım.”
Usta, “Kavzinliyi kayırmadan, merhametsizce aslanın bir baska tarafını dövmeye basladı.
Yigit yine bagırdı “Burası neresi? ” Usta: “Kulagı” dedi.
2995. Kazvinli “ Bırak, kulaksız olsun. Orasını da yapma” dedi.
Usta bu sefer baska bir yerine baslayınca Kazvinli yine feryat etti:
“Bu üçüncü igne de neresini dövüyor? ” Usta:”Azizim, karnı” dedi.
Kazvinli “Fena acıyor, igneyi bu kadar çok batırma, bırak, karınsız olsun” deyince
Tellâk sasırdı, hayli müddet parmagı agzında kaldı.
3000. İgneyi yere atıp “ Âlemde kimse böyle bir hale düstüm mü ki?
Kuyruksuz, bassız, karınsız aslanı kim gördü? Allah bile böyle bir aslan yaratmamıstır” dedi.
A Kardes, igne yarasına sabret ki gâvur nefsin ignesinden kurtulasın.
Varlıkların kurtulmus olanlara felek de secde eder, günes de, ay da.
Vücudunda nefsi ölen kisinin fermanına günes de tâbidir, bulut da.
3005. Gönlü ısık yakmayı, sûlelenmeyi ögrenmis olan kisiyi günes bile yakamaz.
Allah; dogması, batması muayyen olan günes hakkında “Dogdugu ve battıgı zaman onların magaralarına
vurmaz; o magara hiç günes yüzü görmezdi”demistir.
Bir cüzü, külle ulasırsa o cüz’ün yanında diken bile, gül gibi bastanbasa letafet kesilir.
Allah’yı ululamak, yüceltmek, nasıl olur? Kendini, varlıgını horlamak, toprak mesabesinde tutmakla.
Allahyı tevhid etmeyi ögrenmek nedir? Kendini tek Allah önünde yakıp yok etmek.
3010. Gündüz gibi sûlelenip parlamayı diliyorsan geceye benzeyen varlıgını yak!
Varlıgını o varlıgı meydana getirenin varlıgında bakırı kimya içinde eritir, yok eder gibi eritir, yok eder gibi
erit, yok et (de altın ol)
Sen, sıkı sıkıya ben’e, yapısmıs (yoklugu ve birlige ulasmıs) sın. Bütün bozuk düzen isler, bütün bu
perisanlıklar, ikilikten meydana çıkıyor.
.Alıntı: http://semazen.net/download_detail.php? id=6
Mesnevi-i Şerif Cilt I
Kayıt Tarihi : 9.11.2014 22:13:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fatih Lütfü Aydın](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/11/09/mesnevi-hikayeleri-bir-kazvinlinin-hikayesi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!