Elime bir kalem tutuşturdunuz, bir de defter
Ve 'yaz' dediniz, acıyı yaz...
Bir Gazze'li çocuğun gözünden dünyayı yaz.
Kırmızıyı şekerde ve boya kalemlerinde görmek yerine
Ölenlerin yaralarından sızan kanda görmeyi yaz.
Her gece ağlayarak yatıp,
Saat gecenin üçte biri,
Umutsuzluk saçlarımı yalayıp geçen kurşunsa
Hayallerimi sömüren karabasanlar,
Odamda dört dönüyorlar.
Omuzlarımın ve başımın yükü sizdedir.
Yere dik açılı soğuk duvarlar.
Şehrimiz kalabalık,
insanımız yalnız.
Siz yalnızsınız, biz yalnızız.
Ben yapayalnızım.
Bayım, gelin yalnızlığımızdan bir fincan çatlatalım.
Gökyüzünü paralel kesen tellere,
Vakit beraat vaktidir,
Vakit gecedir.
Soyutlanır insan her türlü çirkeften,
Artık uzaktadır et ve kandan duvarlar.
(9 Haziran 2014)
Ağır ağır ilerliyordu yolcu.
Yüzündeki her beni,
tek tek okşuyor,
ve kirpiklerinde kırılıyordu ikindi güneşi.
Sadrından içre damla damla birikiyordu,
her baktığında mavi.
Kitaplar okudum,
Yollar okudum,
Dağlar okudum,
Bulutların doruklara peçe olduğu şehirde.
İnsanlar bildim her türlü hamurun yüzlerinde taşlaştığı,
Çocuklar bildim hayatın üzerine oyunları oynanmamış,
Yürüyorum sonu bilinmez kaderime koşarak,
Önümde hesapsız bir uçurum...
Alabildiğine uzayan kaldırımlarda
Benimle sonsuzluğa yuvarlanan kuru yapraklarda,
Henüz can veren bir nergisin alın yazısı.
Aman rüzgar! Yalnız bırakma beni,
Mütercim çevirmeli yüreğin kelimelerini hayata
Ben şimdilerde kara kuyuları olan bir sahradayım ya,
Çöl aslanlarıyla derin bir hesaplaşmada.
Açlığa oynan kumar,
Sonu yenilgi, sonu ölüm.
Vesvesesi bol geceler,
Hani bir şiirim kalmıştı sende
Yapraklarını döken bir çınarın
Ve ince ince yağan bir yağmurun altında
Sarı bir sonbahar ikindisi yazılmış.
Hani umutlarım kalmıştı sende
Hasan Dağı'dır ya,
Fersiz sineye kan sıçratan,
Önce bakıp da sonra katmerleşen.
Bir uzun yola,
Uzun türküler söyleten.
Savrulup, sessizliğin göbeğine oturdu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!